10 Eylül 2014 Çarşamba

Yeter Ki Sevmeyi Bil...

Sonbahara gireceğimizden mi, yoksa bir kaç gündür  sabahları havanın karanlık olmasından mı bilemiyorum ama içimden işi asıp öğrenciler gibi okulu kırıp bir yerlere kaçasım var sürekli. 

Gerile gerile başladığım mesaiye her akşam kendimi tükenmiş olarak eve atıyorum. 

Belkide beynim aşırı yüklü ve artık yeter diye bağırıyor. 

Hayatımız hara gürele devam ediyor ve hep bir yerlere yetişme çabasındayız. Her şey bazen çok yorucu. Çok sıkıcı. 

Dün akşam işten çıkıp servise doğru yürüdüğümde bizim iş yerinin köşesinde bulunan çiçekçiye yeni çiçekler geldiğini gördüm. Mor, sarı, beyaz ve pembe. O kadar cezbedici geldiler ki gözüme. Durdum hemen resimlerini çektim. Çiçekçi komşumuz tanıyor zaten beni ve biliyor ne kadar çiçeklerle haşır neşir olduğumu. Yadırgamıyor da. O yüzden rahat hareket ediyorum.  

Masama koyacağım çiçekleri ondan seçiyorum genelde. O gün modum düşükse bir kaç dal çiçek alıp girerim iş yerine. Hemen masama canlılık gelir. 
Kendimi iyi hissettirir bana.

Benim çiçekler vazoda olacağına benim uzun bardağımda yer alıyorlar. Hala ihmal etmekte olduğum vazo alma işini, bakalım ne zaman yerine getireceğim?

Çiçeklerim her zaman bilgisayarımın sağ köşesinde benim  göz hizamda durur. Konuşurum ben yapraklar ve tomurcuklarla. Severim de... Dalıp da giderim bazen. 

Bu sabah yine uğradım çiçekçiye. Akşam aklımda kalmıştı mor krizantemler. Aldım hemen ve şu an onlara bakarak yazmaya çalışıyorum.

Bugünkü enerjimi mor ve beyaz krizantemlere borçluyum. Sizce de güzel değiller mi?

Ben bugün çiçeklerimi seviyorum çok. 

İnsan yeter ki mutlu olmayı bilsin ve bir şeyleri sevsin. Sevdikten sonra mutluluk ardında beliriyor. 

Yine her şeyin başı sevmekten geçiyor. 

Sevmeyi bilmeli. Değer verdiğini hissettirmeli.

Sevginin ve iyiliğin oluğu hep güzel günlere...