30 Ekim 2014 Perşembe

Mevsim Sonbahar



Hava rüzgarlı sisli, karanlık ve hafif yağmurlu. Tam evde oturup miskinlik yapma HAVASI. Mis gibi tarçınlı bir bitki çayı istedi canım şimdi. Ama çubuk tarçın olması şartıyla. Koklayarak ve ellerimde fincanın verdiği sıcaklığı hissederek düşüncelerde boğulmak istediğim bir gündeyim.

Sonbaharı seviyorum. Yaprakların ve havanın aldığı değişik tonlardaki renkler, bulutların gökyüzünde süzülüşü, cama vuran yağmur damlaları, bazen yakalayabildiğim mis gibi toprak kokusu. 

Kendimi tamda yazı yazmak için ayarladığım bir gün bugün.  Sürekli yazmak istiyorum. Bir çok şeyden bahsedesim var. Daldan dala geçebilirim şimdiden söyleyeyim. 

Asıl Konu Oğlum BERKE ile olan deneyimlerim;

Yine yoğun bir dönem içerisindeyim. İş, işten geri kalan zamanda ev işleri, çocuklarım, eşim, ailem… Hepsi ile vakit geçirmek istiyorum. Ama yetişemiyorum :(( Kızım onunla fazla konuşamadığım ve uzandığımda hemen uyumamdan şikayetçi,  oğlum sürekli oyun oynamak ve kucağımdan inmek istemiyor, eşim onunla konuşacak zaman geçirecek vaktimizin kalmadığını söylüyor ve yakınıyor.  Ben bazen sadece kendimle baş başa kalıp kitap okumak ve müzik dinlemek istiyorum. 

Yapmak istediğim o kadar çok şey varmış ki. İlgi alanlarım çok fazla. 

Yinede zamanı değerlendirmeye, verimli kullanmaya çalışıyorum.

Berke okul öncesi için eğitimine devam ediyor ve şimdiden birçok şey hakkında bilgi edinmeye başladı. Her cuma öğretmenimiz tarafından verilen ödevlerimiz var. Ödev dediğime bakmayın. Çizgiler çiziyor, geometri şekillerini öğreniyor, onları boyuyor, kavramları öğrenmeye çalışıyoruz. Ödevlerimiz çok eğlenceli. Kırınca yuvasına yem taşıyor veya sincap kaç tane fındık buldu, rakamları çiziyor ve söylüyoruz.  .Beni evde defalarca söyleten, lafımı dinlemeyen Berke, okulda öğretmenin bir söylemesiyle her şeyi yapıyor. Hiç itiraz yok.  Kadının çocuklar üzerinde kurduğu otoriteye hayran kaldım. Ne demek istediğini sesinin tonuyla çok iyi ayarlıyor ve dediğini de yaptırıyor. Berke öğretmenini çok sevdi. Yanağına ve eline çizilen yıldızlardan çok memnun.  Kurban bayramında bize yaptığı kart çok güzeldi. Sonbaharda mevsiminde ne gibi değişiklikler olduğunu öğrendi ve bana bir çırpıda anlattı. 


Artık gezmeler için kapalı mekanları tercih etmeye başladım. Malum Berke'nin hasta olmaması gerekiyor.  Oğlumun gelişimi için bir çok faliyette bulunmaya çalışıyorum. Tiyatro ve kitapları sevmesini çok istiyorum ve girişimlerim hep bu yönde. Şehir tiyatroları perdelerini açtı ve ilk oyunumuz olan kayıp ördek yavrusu olan Piti'yi seyretmeye gittik. Şarkılı ve kukla gösterisi bizi çok eğlendirdi. Benim bile hoşuma gidiyor gidiyor çocuk tiyatrosu ve çocukların neşeli çığlıkları. İkici müzikal oyunumuz Zorlu Center'da düzenlenen Karlar Ülkesi oldu. Ben biletleri aldığımda iş yerindeki bir kaç arkadaşımda heveslendi benden ve geçen pazar hep beraber seyrettik Karlar Ülkesini. Hep ben Berke'ye sorardım "Beğendin mi?" diye bu sefer o bana sordu. "Evet" dedim ve tekrar gelelim diye sorduğumda o bana kocaman bir "Evetttttttt" dedi ve ben hemen Sıradaki oyunumuz olan Kibritçi Kız'ın biletlerini beklemeye başladım.
 

Büyük şehirde yaşamanın bir çok avantajı olduğunu da söylemeden geçemiycem. Birde Zorlu Center'da düzenlenen çocuk oyunları ücretsiz. Biraz araştırıldığında düşük maliyetli bir çok etkinlik ve sosyal faaliyet yakalanabiliyor.
 
Sürekli Berke ile konuşma çabasındayız. Geç konuşmasından dolayı hala bazı kelimelerinde ve cümlelerinde eksiklikler var. Öğretmenimiz bana Berke'de algılama problemi var dediğinde çok üzülmüş ve düşünmeye başlamıştım. Sonra öğretmenimize bazı açıklamalar yapmak zorunda kaldım. Aslında algılama problemi değil bizdeki sorun anlayıp kafasında cümle oluşturamama. Berke ne söylemek istediğini düşünürken geçen zamanda öğretmeni onunun anlamadığını düşünüyor. Aslında çok akılı ve zeki bir çocuk. Ben evde ona ne söylersem ikinciye söylemiyorum genelde. (Dişlerini fırçalarken, su açık bırakılmaz dedim bir kere. Şimdi dişlerini her fırçaladağında suyu kapatıyor. Bence çok güzel bir davranış sergiliyor. Onda gördüklerim beni gerçekten çok mutlu ediyor. 

Ayrıca vazgeçemediklerimiz var. Çizgi filmler. Trt Çocuk'tan Disney Channel'e terfi ettik.  Prenses Sofia'nın hayranıyız. Doktor Dottie gibi muayene ediyoruz. Yeni oyuncaklarımız stetoskop seti olacak anlaşılan. Bizim sürekli ateşimize bakıp duruyor. Arı Maya çocukluğum çizgi filmi. Şimdiki maceraları eskine nazaran çok güzel. Berke'nin vazgeçilmezi. Dışarıdayken sinema filminin yakında vizyona gireceğini gördüğümüzde gidelim mi sorusunun ardından. Sürekli Arı Maya gidelim diye tutturmakta. Aslında istiyorum ama bir saatten biraz fazla süren filme ne kadar dayanır bilemiyorum.


Sinema, tiyatro, çizgi filmler ve oyunlar var ama en büyük güzellik aslında kitaplar. Ben evde kitap okurken beni görüyor, özeniyor ve hemen kendi resimli kitaplarına bakıyor. Bunu fırsata dönüştürmenin tam zamanı düşüncesiyle alışveriş yaptığım marketten bir kaç masal kitabı aldım. Akşam eve poşetle girersem Berke sorar "Ne aldın."  Bende heyecanlı heyecanlı ve onu teşvik ederek "Bak çok güzel hikayeler var burada, senin bunlar. Bu gece beraber okuyalım mı?"

Artık her akşam Berke'nin yatağında başlıyorum ona hikaye okumaya. Can kulağı ile dinliyor beni ve bazen ikicisini de okumamı istiyor. Hikayelerimizde bittiğinde de itiraz etmeden hemen uykuya dalıyor. 

Oğlumla sürekli bir şeyler yapmak çok zevkli. Uzmanların ve öğretmenin de dediği gibi kaliteli zamanlar geçiriyoruz. Onunla yaşamak istediğim çok fazla deneyim var. Eşimle her konuştuğumuzda spor yapmaya teşvik etmeye, değişik etkinlikler yaparak ilgisinin kaynağını bulmaya çalışıyoruz. Onu iyi şekilde yetiştirsek ileri zamanlarda kötü alışkanlıklar edinmeyeceğini düşünüyoruz. Topluma düzgün, aklı başında gençler yetiştirmeye çalışıyoruz. Herkes yapıyordu bende yaptım demesini istemediklerim var. 

Önümüzde Berke için yeni planlarım var. Yüzme kursuna yazılmak. Önümüzdeki sene havaların ısınmasıyla Berke ile doğru yüzmeye. 

Çok şey anlatmış olabilirim belki. Belki okuyan sıkılacaktır. Ben paylaşmayı seven birisiyim ve deneyimleri anlatmayı seviyorum. Belki okuyanlar bana farklı fikirlerde sunabilir. Her türlü horuma açığım. Bildiklerimiz kendimize saklamamayı savunanlardanım. 

Kapanışım reklam sloganı ile olsun mu?

HAYAT PAYLAŞINCA GÜZEL:)))))

Mevsim Sonbahar



Hava rüzgarlı sisli, karanlık ve hafif yağmurlu. Tam evde oturup miskinlik yapma HAVASI. Mis gibi tarçınlı bir bitki çayı istedi canım şimdi. Ama çubuk tarçın olması şartıyla. Koklayarak ve ellerimde fincanın verdiği sıcaklığı hissederek düşüncelerde boğulmak istediğim bir gündeyim.

Sonbaharı seviyorum. Yaprakların ve havanın aldığı değişik tonlardaki renkler, bulutların gökyüzünde süzülüşü, cama vuran yağmur damlaları, bazen yakalayabildiğim mis gibi toprak kokusu. 

Kendimi tamda yazı yazmak için ayarladığım bir gün bugün.  Sürekli yazmak istiyorum. Bir çok şeyden bahsedesim var. Daldan dala geçebilirim şimdiden söyleyeyim. 

Asıl Konu Oğlum BERKE ile olan deneyimlerim;

Yine yoğun bir dönem içerisindeyim. İş, işten geri kalan zamanda ev işleri, çocuklarım, eşim, ailem… Hepsi ile vakit geçirmek istiyorum. Ama yetişemiyorum :(( Kızım onunla fazla konuşamadığım ve uzandığımda hemen uyumamdan şikayetçi,  oğlum sürekli oyun oynamak ve kucağımdan inmek istemiyor, eşim onunla konuşacak zaman geçirecek vaktimizin kalmadığını söylüyor ve yakınıyor.  Ben bazen sadece kendimle baş başa kalıp kitap okumak ve müzik dinlemek istiyorum. 

Yapmak istediğim o kadar çok şey varmış ki. İlgi alanlarım çok fazla. 

Yinede zamanı değerlendirmeye, verimli kullanmaya çalışıyorum.

Berke okul öncesi için eğitimine devam ediyor ve şimdiden birçok şey hakkında bilgi edinmeye başladı. Her cuma öğretmenimiz tarafından verilen ödevlerimiz var. Ödev dediğime bakmayın. Çizgiler çiziyor, geometri şekillerini öğreniyor, onları boyuyor, kavramları öğrenmeye çalışıyoruz. Ödevlerimiz çok eğlenceli. Kırınca yuvasına yem taşıyor veya sincap kaç tane fındık buldu, rakamları çiziyor ve söylüyoruz.  .Beni evde defalarca söyleten, lafımı dinlemeyen Berke, okulda öğretmenin bir söylemesiyle her şeyi yapıyor. Hiç itiraz yok.  Kadının çocuklar üzerinde kurduğu otoriteye hayran kaldım. Ne demek istediğini sesinin tonuyla çok iyi ayarlıyor ve dediğini de yaptırıyor. Berke öğretmenini çok sevdi. Yanağına ve eline çizilen yıldızlardan çok memnun.  Kurban bayramında bize yaptığı kart çok güzeldi. Sonbaharda mevsiminde ne gibi değişiklikler olduğunu öğrendi ve bana bir çırpıda anlattı. 


Artık gezmeler için kapalı mekanları tercih etmeye başladım. Malum Berke'nin hasta olmaması gerekiyor.  Oğlumun gelişimi için bir çok faliyette bulunmaya çalışıyorum. Tiyatro ve kitapları sevmesini çok istiyorum ve girişimlerim hep bu yönde. Şehir tiyatroları perdelerini açtı ve ilk oyunumuz olan kayıp ördek yavrusu olan Piti'yi seyretmeye gittik. Şarkılı ve kukla gösterisi bizi çok eğlendirdi. Benim bile hoşuma gidiyor gidiyor çocuk tiyatrosu ve çocukların neşeli çığlıkları. İkici müzikal oyunumuz Zorlu Center'da düzenlenen Karlar Ülkesi oldu. Ben biletleri aldığımda iş yerindeki bir kaç arkadaşımda heveslendi benden ve geçen pazar hep beraber seyrettik Karlar Ülkesini. Hep ben Berke'ye sorardım "Beğendin mi?" diye bu sefer o bana sordu. "Evet" dedim ve tekrar gelelim diye sorduğumda o bana kocaman bir "Evetttttttt" dedi ve ben hemen Sıradaki oyunumuz olan Kibritçi Kız'ın biletlerini beklemeye başladım.
 

Büyük şehirde yaşamanın bir çok avantajı olduğunu da söylemeden geçemiycem. Birde Zorlu Center'da düzenlenen çocuk oyunları ücretsiz. Biraz araştırıldığında düşük maliyetli bir çok etkinlik ve sosyal faaliyet yakalanabiliyor.
 
Sürekli Berke ile konuşma çabasındayız. Geç konuşmasından dolayı hala bazı kelimelerinde ve cümlelerinde eksiklikler var. Öğretmenimiz bana Berke'de algılama problemi var dediğinde çok üzülmüş ve düşünmeye başlamıştım. Sonra öğretmenimize bazı açıklamalar yapmak zorunda kaldım. Aslında algılama problemi değil bizdeki sorun anlayıp kafasında cümle oluşturamama. Berke ne söylemek istediğini düşünürken geçen zamanda öğretmeni onunun anlamadığını düşünüyor. Aslında çok akılı ve zeki bir çocuk. Ben evde ona ne söylersem ikinciye söylemiyorum genelde. (Dişlerini fırçalarken, su açık bırakılmaz dedim bir kere. Şimdi dişlerini her fırçaladağında suyu kapatıyor. Bence çok güzel bir davranış sergiliyor. Onda gördüklerim beni gerçekten çok mutlu ediyor. 

Ayrıca vazgeçemediklerimiz var. Çizgi filmler. Trt Çocuk'tan Disney Channel'e terfi ettik.  Prenses Sofia'nın hayranıyız. Doktor Dottie gibi muayene ediyoruz. Yeni oyuncaklarımız stetoskop seti olacak anlaşılan. Bizim sürekli ateşimize bakıp duruyor. Arı Maya çocukluğum çizgi filmi. Şimdiki maceraları eskine nazaran çok güzel. Berke'nin vazgeçilmezi. Dışarıdayken sinema filminin yakında vizyona gireceğini gördüğümüzde gidelim mi sorusunun ardından. Sürekli Arı Maya gidelim diye tutturmakta. Aslında istiyorum ama bir saatten biraz fazla süren filme ne kadar dayanır bilemiyorum.


Sinema, tiyatro, çizgi filmler ve oyunlar var ama en büyük güzellik aslında kitaplar. Ben evde kitap okurken beni görüyor, özeniyor ve hemen kendi resimli kitaplarına bakıyor. Bunu fırsata dönüştürmenin tam zamanı düşüncesiyle alışveriş yaptığım marketten bir kaç masal kitabı aldım. Akşam eve poşetle girersem Berke sorar "Ne aldın."  Bende heyecanlı heyecanlı ve onu teşvik ederek "Bak çok güzel hikayeler var burada, senin bunlar. Bu gece beraber okuyalım mı?"

Artık her akşam Berke'nin yatağında başlıyorum ona hikaye okumaya. Can kulağı ile dinliyor beni ve bazen ikicisini de okumamı istiyor. Hikayelerimizde bittiğinde de itiraz etmeden hemen uykuya dalıyor. 

Oğlumla sürekli bir şeyler yapmak çok zevkli. Uzmanların ve öğretmenin de dediği gibi kaliteli zamanlar geçiriyoruz. Onunla yaşamak istediğim çok fazla deneyim var. Eşimle her konuştuğumuzda spor yapmaya teşvik etmeye, değişik etkinlikler yaparak ilgisinin kaynağını bulmaya çalışıyoruz. Onu iyi şekilde yetiştirsek ileri zamanlarda kötü alışkanlıklar edinmeyeceğini düşünüyoruz. Topluma düzgün, aklı başında gençler yetiştirmeye çalışıyoruz. Herkes yapıyordu bende yaptım demesini istemediklerim var. 

Önümüzde Berke için yeni planlarım var. Yüzme kursuna yazılmak. Önümüzdeki sene havaların ısınmasıyla Berke ile doğru yüzmeye. 

Çok şey anlatmış olabilirim belki. Belki okuyan sıkılacaktır. Ben paylaşmayı seven birisiyim ve deneyimleri anlatmayı seviyorum. Belki okuyanlar bana farklı fikirlerde sunabilir. Her türlü horuma açığım. Bildiklerimiz kendimize saklamamayı savunanlardanım. 

Kapanışım reklam sloganı ile olsun mu?

HAYAT PAYLAŞINCA GÜZEL:)))))

8 Ekim 2014 Çarşamba

Paris'te Balayı&Ardında Bıraktığın Kadın

Yaz geçti, sonbahardayız artık. Her mevsimin ayrı bir güzelliği var. 

Uzmanlara göre en çok kitap okuma sonbahar aylarında oluyormuş. Bu yoruma katılıyorum çünkü bende yazın fazla kitap okuyamamaktan şikayet edip duruyordum. 

Beğenipde aldığım ve okuma sırasını bekleyen kitaplarım kitaplıkta duruyor. 

Favorileme eklediğim ve ilk fırsatta okumam gereken kitaplar arasındaydı Paris'te Balayı. 

İki hafta önceki cumartesi oğlumun uyumasını fırsat bilip okumaya başlayınca kendimi birden Paris sokaklarında mis gibi sıcacık kahve kokusuyla Sophie ve Liv'le küçük bir gezintiye çıktım. Okudukça neşelendim, düşündüm, hüzünlendim, yaşanan aşkı kıskandım. Bir çırpıda bitti kitap. Kendimi o kadar kaptırmışım ki. Nasıl bu kadar hızlı okuduğuma bende şaşırdım. 

Kitaptan bir kaç bölüm:
 "Sevgili karıcığım, şunu asla aklından çıkarma; ben seni tanıyana kadar mutluluğun anlamını bilmiyordum."
"Onu öptüm... Ve öpücüğümün onu tüm kalbimle sevdiğimi, ondan önce hayatımın ne kadar tatsız ve renksiz olduğunu, onsuz bir geleceğin ise karanlık ve korkunç olduğunu göstermesini diledim."

Ardında Bıraktığın Kadın romanına geçmeden hazırlanmış, şeker tadında ve akıcı bir dille yazılmış olan Paris'te Balayı bir sonraki romana merak uyandıran cinsteydi. 

Bende hemen ikinci kitabı sipariş ettim ve bayram tatilini fırsat bilerek bir güzel  okudum.
Romanlardan pek bahsetmek istemiyorum ama ufak tefek tüyolar vermekte de sakınca görmüyorum. 
Sophie ve Liv farklı yüzyıllarda yaşayan, kocalarını çok seven, evliliği, sevgiyi anlatan iki farklı kadının yollarının bir şekilde nasıl kesiştiğini anlatan, birbiyle bağlantılı iki kitap. 

Paris'te Balayı iki ölümsüz aşkın başlangıcını, keyifli ve kahkahalarla anlatırken Ardında Bıraktığın Kadın ise  dramatik bir şekilde olayların ve tarihin gerçek yüzünü ortaya seriyor. 

Olaylar mekanlar ve hissedilen sevgi o kadar güzel anlatılmış ki kendinizi o dönemde yaşamış gibi hissediyor, Sophie'nın kocası Edouarda olan aşkını, Liv'in kaybetmiş olduğu eşinin acısını, sevgisini kalbinizin en derinliklerinde hissediyorsunuz. 

Beni çok etkileyen, kendimi kötü hissettiğim bir kaç bölümün arasında Sophie'nın askerler tarafından götürülmesi, ablasından koparılması, uğradığı hakaretler, esir altındayken yaşadıkları, hissettiği tükenmişlik bir film seyrediyormuşum gibi gözümde canlandı. 
Okumuyor en derinden yaşıyorsunuz sanki. Kitap değilde sizinde oyuncu olduğunuz bir film çekiyormuşsunuz gibi.

Jojo Moyes'in diğer kitaplarından aldığım keyfi yine bu kitaptan da aldım. Yarattığı karakterler, kurgusu sizi hemen içine hapsediyor ve başka bir şey düşünmez oluyorsunuz. Bende öyle oldum ve üç günde kitabı bitirdim.

Farklı bir son ve süpriz bir final bekliyorum. Beklediğim gibide oldu diyebilirim. 

Okuyacak her bir başka kişinin beyninde farklı betimleme oluşturacak bir roman. Kitaplarınız bittikten sonra yüzünüzde tatlı bir tebessüm olsun istiyorsanız Paris'te Balayı ve Ardında Bıraktığın Kadın kitaplarınızı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Paris'te Balayı&Ardında Bıraktığın Kadın

Yaz geçti, sonbahardayız artık. Her mevsimin ayrı bir güzelliği var. 

Uzmanlara göre en çok kitap okuma sonbahar aylarında oluyormuş. Bu yoruma katılıyorum çünkü bende yazın fazla kitap okuyamamaktan şikayet edip duruyordum. 

Beğenipde aldığım ve okuma sırasını bekleyen kitaplarım kitaplıkta duruyor. 

Favorileme eklediğim ve ilk fırsatta okumam gereken kitaplar arasındaydı Paris'te Balayı. 

İki hafta önceki cumartesi oğlumun uyumasını fırsat bilip okumaya başlayınca kendimi birden Paris sokaklarında mis gibi sıcacık kahve kokusuyla Sophie ve Liv'le küçük bir gezintiye çıktım. Okudukça neşelendim, düşündüm, hüzünlendim, yaşanan aşkı kıskandım. Bir çırpıda bitti kitap. Kendimi o kadar kaptırmışım ki. Nasıl bu kadar hızlı okuduğuma bende şaşırdım. 

Kitaptan bir kaç bölüm:
 "Sevgili karıcığım, şunu asla aklından çıkarma; ben seni tanıyana kadar mutluluğun anlamını bilmiyordum."
"Onu öptüm... Ve öpücüğümün onu tüm kalbimle sevdiğimi, ondan önce hayatımın ne kadar tatsız ve renksiz olduğunu, onsuz bir geleceğin ise karanlık ve korkunç olduğunu göstermesini diledim."

Ardında Bıraktığın Kadın romanına geçmeden hazırlanmış, şeker tadında ve akıcı bir dille yazılmış olan Paris'te Balayı bir sonraki romana merak uyandıran cinsteydi. 

Bende hemen ikinci kitabı sipariş ettim ve bayram tatilini fırsat bilerek bir güzel  okudum.
Romanlardan pek bahsetmek istemiyorum ama ufak tefek tüyolar vermekte de sakınca görmüyorum. 
Sophie ve Liv farklı yüzyıllarda yaşayan, kocalarını çok seven, evliliği, sevgiyi anlatan iki farklı kadının yollarının bir şekilde nasıl kesiştiğini anlatan, birbiyle bağlantılı iki kitap. 

Paris'te Balayı iki ölümsüz aşkın başlangıcını, keyifli ve kahkahalarla anlatırken Ardında Bıraktığın Kadın ise  dramatik bir şekilde olayların ve tarihin gerçek yüzünü ortaya seriyor. 

Olaylar mekanlar ve hissedilen sevgi o kadar güzel anlatılmış ki kendinizi o dönemde yaşamış gibi hissediyor, Sophie'nın kocası Edouarda olan aşkını, Liv'in kaybetmiş olduğu eşinin acısını, sevgisini kalbinizin en derinliklerinde hissediyorsunuz. 

Beni çok etkileyen, kendimi kötü hissettiğim bir kaç bölümün arasında Sophie'nın askerler tarafından götürülmesi, ablasından koparılması, uğradığı hakaretler, esir altındayken yaşadıkları, hissettiği tükenmişlik bir film seyrediyormuşum gibi gözümde canlandı. 
Okumuyor en derinden yaşıyorsunuz sanki. Kitap değilde sizinde oyuncu olduğunuz bir film çekiyormuşsunuz gibi.

Jojo Moyes'in diğer kitaplarından aldığım keyfi yine bu kitaptan da aldım. Yarattığı karakterler, kurgusu sizi hemen içine hapsediyor ve başka bir şey düşünmez oluyorsunuz. Bende öyle oldum ve üç günde kitabı bitirdim.

Farklı bir son ve süpriz bir final bekliyorum. Beklediğim gibide oldu diyebilirim. 

Okuyacak her bir başka kişinin beyninde farklı betimleme oluşturacak bir roman. Kitaplarınız bittikten sonra yüzünüzde tatlı bir tebessüm olsun istiyorsanız Paris'te Balayı ve Ardında Bıraktığın Kadın kitaplarınızı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.