Eylül’de
Aşk Kitap Yorumu
“Peşinden koştum vazgeç demek için ama sonra durdum. Benden habersiz aldığı
karardan onu döndürmeye çalışacak karar gurursuz değildim. O kararını vermişti
ve benden onun kararına uymamı istiyordu. Oysa birbirini seven insanlar
hayatlarını etkileyecek kararları birlikte alırlardı. Demek ki bensizliği göze
almıştı gitmek için. Onunla gidemeyeceğimi bildiği halde almıştı üstelik.
Hayalleri, kariyeri benden çok daha kıymetliydi belli ki. Düğüne bir hafta kala
gelini terk edecek kadar kıymetli…”
Şimdi siz bu kitabı
elinize aldığınızda veya gördüğünüz de ne düşünüyorsunuz? Ben söyleyeyim mi? Bu
bir aşk kitabı, kapağından da ve isminden de anlaşılıyor diye aklınızdan
geçiyor.
Ama değil.
Nedense “Aşk kitapları”
denince bir ön yargı var. Okuyan kesim de kendi aralarında ayrılıyor. Romantik
sevenler ve sevmeyenler, yada hiç aşk kitabı okumayanlar.
Neyse… Ben bu
yorumlara fazla girmeden romanımız Eylül’de Aşk’ı anlatayım. Devamı
Metrodaki
Yabancı Kitap Yorumu
Merhabalar
Ocak ayında okuduğun son
kitap Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan Metrodaki Yabancı oldu.
Selçuk Pekmezci eski bir
siyasi suçludur ve hapis yattıktan sonra ülkesini terk etmiştir. 25 yıldan
sonra ülkesine tekrar geri dönmüştür. Kitapta ülkeye neden döndüğü ile ilgili
bir bilgi yoktur.
Roman bir gecesini
beraber geçirdiği Nevra’yla yaşadıkları ve ona karşı hissettikleri ile başlar.
Başlarda bir aşk hikayesinin ana temasını oluşturduğunu düşündüğüm romanı
okumaya başladığımda yanıldığımı gördüm.
Selçuk Üniversite’den
eski bir arkadaşını ziyarete giderken metroda uyuya kalır. Uyandığında apar
topar birinin götürüldüğünü görür. Daha önce metroda göz göze geldiği kişinin
İran’lı Naser olduğunu öğrenecektir. Naser’in onun başına ne çoraplar
ördüğünden habersiz arkadaş ziyaretinde bulunan Selçuk, gelen bir telefonla
çantasının karıştığını öğrenir.
Selçuk’un çantası ile
metrodan apar topar götürülen kişinin çantaları karışmıştır.
Çanta takası yapmak için
buluşacağı yere giden Selçuk, İran’lı Naser’in camdan atladığını ve öldüğünü
görür. Ters giden bir şeyler vardır. Korkmuştur ve bir dümen döndüğünü
hisseder.
Bu çantanın içinde varsa
çok önemlidir ve neler olduğunu öğrenmek ister.
İşte bundan sonra kitap
hep bir kovalamaca ile devam eder. Devamı
Şans
Kurabiyem Kitap Yorumu
Bir haftadır kitap
okuyamıyordum ta ki Şans Kurabiyem’i elime alıncaya dek.
Şans Kurabiye’m Dex
Kitap’ın yeni kitabı. Bende yeni çıktığını görünce, “Siz hiç kendi
hayatınızı yeniden yazmak istediniz mi?” sorusunu da okuyunca,
hemen sipariş verdim ve elime ulaşır ulaşmaz ertesi gün öğlen başladım gece son
yirmi sayfaya geldiğimde bırakabildim.
İşte, metroda, kafede otururken
sürekli bir yandan okuyor bir yandan diğer işlerimi yapmaya çalışıyorum. Biran
önce bitmesini istedim. Aklım kitapta. Aklım Mavi’de
Mavi, bir yıl boyunca
masal gibi bir aşk yaşarken sevdiceğinden ayrılır ve yazarın da anlattığı gibi
tam bir enkaza dönüşür. Hem de ne enkaz. Üç yıl geçmiştir ve hala bitik
durumdadır.
Yaşadığı bu yıkım, bu
enkaz onu her şeyden uzaklaştırır. Bana göre yaşayan ölüden farksız bir duruma
düşer.
Bir sabah uyanır ve bir
karar verir. Sayısız kitabın editörlüğünü yapmıştır ama bu sefer kendi kitabını
yazacaktır. Yazacağı kitap hem gerçek, hem hayal, hem de yaşamak isteyip
yaşayamayacağı ne varsa onlarla ilgili olacaktır.
Ve Mavi yazmaya başlar…
Roman
Roman, hem kitabı yazan
yazarımız tarafından, bir taraftan da Mavi’nin dilinden anlatılıyor. Yazar
Mavi’nin bulunduğu ruh halini ve üzüntülerini olaylarını anlatırken, diğer Mavi
ise kendi kurduğu roman kahramanlarını, hayallerini ve yapmak istediklerini anlatıyor.
Mesela kırmızı bir araba alıyor kendine, kendisine ait bir dairede yaşıyor, hep
gitmek istediği yemek kursuna başlıyor…
İki ayrı Mavi ile
karşılaşıyorsunuz. Devamı
Suzan
Defter Kitap Yorumu
“Pazar günleri hayatın intikam günleri. Neşeli başlasın ve öyle geçsin diye
gayret edildikçe insanı koyu bir yalnızlığa, anlaşılmaz bir kadere iten günler.
“
Merhabalar
Bugünkü kitap yorumun
Ayfer Tunç tarafından günlük tarzında yazılmış olan bir kitap Suzan Defter.
Kitabı ilk okumaya
başladığımda yirmi sayfayı geride bıraktığımda hiç bir şey anlamadım.
Baskıda bir sorun olduğunu düşündüm. Ama öyle olmadığını kitabı inceleyince
anladım.
Kitabın sol tarafı bir
erkek, sağ tarafı da bir kadına ait. İlk önce ayrı ayrı okumayı düşündüysem de
baktım günlük tarihleri aynı, vazgeçtim ve sırayla okudum.
İlk sağ tarafta Ekmel
Bey’i okumaya başlıyor, sayfaları geri çevirip sardığınızda kitabın sol
tarafında Derya’yla tanışıyorsunuz.
İki ayrı insan, iki ayrı
günlük ve iki ayrı hayatın anlatıldığı Suzan Defter’in konusuna gelince;
Ekmel bey yalnızlığına
bir arkadaş bulmak için evini satılığa çıkarır. Evi satın almak isteyen sadece
bayan müşterilere randevu vermeye başlar ve her geleni gözlemler ve kendince
yorumlar. Birçoğunu beğenmez ta ki Derya çıkıp gelene kadar.
Derya eşinden ayrılmış,
tek başına yaşayan sürekli kendiyle iç hesaplaşma içinde olan bir kadındır.
Satılık bir ev ilanı görür ve Ekmel Bey’le tanışır. Ama Derya olarak değil.
O bir Suzan’dır.
“Benim bu evi alacak param yok.” dedi. “Vaktiniz aldım, bağışlayın.”
Utanmış gibiydi beni meşgul ettiği için “Neden geldiniz peki dedim.” “Ön
cephesi, boydan boya cam, insan dünyayı uçsuz bucaksız bir pencereden bakıyor
demiştiniz, merak ettim. Dedi. Gitti. Boşluk bıraktı.” Devamı
Kuytu
Kitap Yorumu
Karanlığın bile manaya kattığı bir güzelliği var
Hiç bir şey sebepsiz değil
Göremezsen bu güzelliği
Karanlık diye boş verirsen her şeyi
Yaşamanın ne anlamı var?
Günler güzel geceler anlamlı
Anlam içinde her anın bir hakkı var.
Tanıtım Bülteni: Hayata en zor yerinden başlayan küçük bir çocuk Ediz. On yaşındayken
annesi, babası tarafından gözleri önünde öldürülünce yetimhane günleri başlar.
Yetimhanede aynı kaderi paylaştığı çocuklarla kendine yeni bir aile kuran
Ediz’in ilkokul öğretmeni kendisini evlatlık almak isteyince hayatı değişir.
Yirmili yaşlarına geldiğindeyse artık ülke çapında çok ünlü bir isimdir. Ancak her şey rüya gibi giderken hayatın ona oynadığı oyun henüz bitmemiştir ve yaşamı tekrar karanlığa gömülür. Artık eski Ediz yoktur, bir daha da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ta ki onun orman yeşili gözlerinde aşkla kaybolana kadar…
Yirmili yaşlarına geldiğindeyse artık ülke çapında çok ünlü bir isimdir. Ancak her şey rüya gibi giderken hayatın ona oynadığı oyun henüz bitmemiştir ve yaşamı tekrar karanlığa gömülür. Artık eski Ediz yoktur, bir daha da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ta ki onun orman yeşili gözlerinde aşkla kaybolana kadar…
Aslında tanıtım
bültenine baktığınızda kitabın büyük bir bölümünün nasıl olduğunu ve içeriğini
az çok tahmin edebiliyorsunuz. Ama öyle değil…
Ben kitabı üç bölüme
ayırabilirim. Ediz’n çocukluk dönemi, Ediz’in evlatlık olduğu ve yükseldiği
dönem ve Ediz’in tükenmişliği ve aşık olması.
Zaten bahsettiklerimi
arka kapak yazısından net olarak anlıyorsunuz.
Ama okuyunca hissedilen
o kadar başka ki… Devamı
Diğer kitap yorumların ve bir çok kitap yorumları için sizi
Bekliyoruz