“Güllerin dikenleri de vardır, benim karanlık çiçeğim. Sırf hassas göründüğü için bir şeyin güçsüz olduğunu düşünmemelisin. Dünyaya cesaretini kanıtla.”
Gölge Ve Kan’ı çıktığı günden beri merak ediyordum. Hem kapağı, hem de geçtiği dönem benim oldukça ilgimi çeken türdendi. Kitabı çok önceden aldım ama anca okuma şansım oldu.
Kitabın konusuna çok değinmeden kitabının bütününü yorumlamak istiyorum.
Karındeşen Jack cinayetlerini işleyen romanda ana karakterler Audrey Rose ve Thomas Cresswel.
İngiltere'nin asil ailelerinden birine mensup olan Audrey amcasının yanında, babasından gizli otopsilere katılarak işlenen cinayetlerin gizemini araştırır ve katilin yakalanmasını ister.
Bu araştırmalarda yanında en büyük destekçisi akıl küpü Thomas’tır. İşlenen kadın cinayetleri ilerledikçe Audrey’i bazı gerçeklerle yüz yüze gelmeye başlar. Bazı sırlar sayfalar ilerledikçe açıklığa kavuşur ve son elli sayfada sırlar açığa çıkar.
Roman oldukça gizemli bir havası var ve kendini içine çekmeyi başarıyor. Yazarın yazım dilini, mekan tasvirlerini, duygu geçişlerini çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Roman, Audrey’in dilinden, gözünden, anlatıyor. İç sesleri ve betimlemeler oldukça güzel. Bu tür kitaplarda hep katil başka gösterilip, sonunda farklı bir kişi çıkıyor ve aynen roman da sona doğru ters köşe yapıyor. Ben hep hedef gösterilen katilin o kişi olmadığını düşündüm ve tahminimde de yanılmadım. Roman beni oldukça tahmin edecek şekilde son buldu.
Kahramanlarımız serinin ikinci kitabında başka bir serüvene yol açacaklar ve ben yine merakla okuyacağımı biliyorum.
Bu tarz romanları sevenler için kitap önerimdir. Seveceksiniz ve pişman olmayacaksınız.