26 Mart 2018 Pazartesi

Zeynep Saraç II Bir Deli Ayaz Alıntıları




  • İstediğin kadar git, en dönülmeyecek diyarlara eriş. Gitmesin aslında çünkü iki parçasın, biri bedenin, diğeri bıraktığın yerdeki kalbin.


  • Buraya kadardı. Esmemekte dalında durmakta işte buraya kadardı. Sonunu bile bile toza dumana teslim olmak varsa serde olunacaktı.


  • Evet ile hayır denilen sözcüklerin arasında kalmaya yer yok aşkta. Ya boğulursun kendini bıraktığın, o sütliman gibi görünen ama aslında çok çetin bir yer olan arafta ya da aşk seni boğar. Gösteremediğin cesaretin, olmayan bir damla suyunda.


  • Yanağı hala Ayaz’ın göğsünde yaslıyken, bir elini onun kalbinin üzerine koydu. “Burada hep kalsınlar.” Dedi. “Seninle mutlu olduğumuz, olamadığımız, bana kızdığın anları orda tut.” Burnunu çekiyordu. “Sakın onları kalbinden başka terde tutma."


  • Vakit aşık olduğun insan bu dünyada hiç, yokmuş, o aşk hiç yaşanmamış gibi yaşama, hayata bir de öyle devam edip kabullenme vaktiydi.


  • Sert, dondurucu rüzgârları bilir misin? Esip geçtiği zaman baharın renkleri değişir. Senin hayatında esmeye başladığı anda ise kaderinde yazılı yol ayrımlarına sürüklendiğini haber verir. Şiddeti artar oralarda, yakıcılığı da. Çalar senin renklerini de bahardan çiçekleri kopardığı gibi. Ayaz denir bunu bir deli ayaz…


  • Tene dokunurken cana değen, oraları delip geçen dokunuşların sahibi sen, hep bu yüzden onun en çok sevdiğisin.


  • Nefesinin onun tenine değdiği yerler var ya, saklıyor nefesinle yaktığın yerleri. Tenin içinde ten saklayıp, oraları sonsuza kadar sen sayıyor. Dokundurtmuyor asla.


  • İncitip dökmeye meyilli bu aşk seni. Sarıp sarmalamaya yeminliği olduğu halde.


  • Bazen ateşle kül arasında bir fark kalmaz. Çünkü yüreğin her iki türlü de sonsuz ateşlerde yanar.


  • Parmaklarımı yokluğunun boynuna doluyorum, tırnaklarım avuç içlerime batıyor. Yokluğunu öldürmeye çalışırken dön dolaş yine benim canım yanıyor.


  • "Soğuk bir taşın üzerinde saatlerce oturup buz kezsen dahi üşümez bazen beden.

  • Titremez cansız, buz gibi taşın üzerindeki ellerin. Isıtır onu yanında seninle beraber üşeyen insanın içindeki sonsuz yangın.



16 Mart 2018 Cuma

Uluslararası CNR Kitap Fuarı Ziyaretim

Dün sabah sevgili @otakukutuphanesi Kübra ile @cnrkitapfuari yolunu tuttuk. İlk hedefimiz sahaflardı ve öylede kaldı. 

Sahaflar dışında yayınevlerini gezdik diyemeyiz.

Pek tadı tuzu yoktu. Kitap sitelerinde daha ucuza alabildiğiniz kitaplar fuarda daha yüksek fiyata satılıyordu. Almadım. 

Tek sıfır kitap aldığımız yayın evi @mortenayayinlari oldu. 

Kübra Sinem İşler'in kitabını alıp bana çok met edince, bende almadan duramadım. Baskısı ve kitabın içi o kadar güzel ki okumak için sabırsızlanıyorum.



Diğer aldıklarım;



Ayşe Kulin'in tüm kitaplarını toplamak istediğimden beğendiklerimi sıraladım. 




Piruze daha önce okuduğum bir kitaptı. Kız kardeşime hediye vermiştim. Kitaplığımda olsun diye yeniden aldım. 



Yitik Kalpler İstasyonu merak ettiğim için satın aldım. 



Abartılı Yalanlar Aceleci Duvaklar Kübra'nın önerisi. 



Yüreğe Söz Geçmiyor bende cep boyu vardı. Normal boyunu bulunca almak kaçınılmaz oldu. 





Buz Sıcağı daha çok yeni bir kitap. Ucuza bulunca çok sevinerek aldım. 





Sahaflardan aldıklarımdan Geniş Zamanlar ve Foto Sabah Resimleri 2 TL diğerleri 5 TL'den alındı.

Oldukça iyi bir alışveriş yapıldı😊

15 Mart 2018 Perşembe

Yoksun Kitap Yorumu



"Kendine ait o güvenli mabedindeydi ve buradan hiç çıkmak istemiyordu.

Dışarısı onu korkutuyor, insanlar onu üzüyordu. İçini hiç terk etmeyen yorgunluk hissi arsız bir
sevgili gibi boynundan bir an olsun düşmüyordu.



Merhabalar 

@lemarizmujde okuduğum ikinci kitabı. Safir’i çok beğenmiş keyifli okumuştum. Aynı düşüncelerim Yoksun içinde geçerli.

Medyanın taktığı Buzlar Kraliçesi lakabıyla ünlenen Josephine genç bir duldur. Mal varlığına geçici süreliğine el konulmuştur. Eşinin iş ortaklarından olan Marcus duruma el atar ve Josephine himayesine almaya çalışır. Zorunlu başlayan bu birliktelik farklı bir yol çizer ve Marcus ile Josie arasında taze, canlı kıpır kıpır bir aşk başlar. 


Her iki tarafta birbirlerine bu tanımı kondurmazken olaylar bir sarpa sarar ki, gülmeli, eğlenceli, bol didişmeli bir ilişki başlamış olur. İlk başlarda hep Josie’nin yanında olup Marcus’a hödük derken, kitabın yarısından sonra Josie fena kızdım. O ne öyle kaçtı. İnsan çok güzel bir aşkı yakalamışken kaçar mı? Josie  böyle yaptıkça ben Marcus’çu oldum. 

O hödük Marcus nasıl değişti, nasıl güzel bir adam oldu, nasıl güzel sahiplendi anlatamam. Öfkesini içindeki hırçınlığı söktü attı. Josie ve aşk sayesinde benliğini buldu. Yazar romanın bazı yerlerinde öyle güzel bir konuyu ele almış ki, kötü bir babaya, kötü bir eşe değinmiş. 

Küçük bir erkek çocuğun annesine yapılanları görmemesi gerekenleri, bunları gören ve bununla yetişen bir çocuğun iç dünyasına değinmiş. Genç bir genç kızın taciz edildiğinde hayatının ilerleyen dönemlerinde nelerle uğraştığını gözler önüne sermiş.

Yaşımdan belki, belki anne oluşumdan farklı bir bakış açısı ile yorumladım. Aslında öyle değil midir? Her okuyucu başka pencereden bakarak okur romanı. Ben böyle hissettim okurken ve yorumumda bu şekilde oldu.


Son söz olarak son derece eğlenceli keyifli sevgi ve aşk dolu tam bir yetişkin kitabıydı. Düzgün giden bir ilişkide olmazsa olmaz her bir noktaya değinilmişti.


Yeniden romanla ilgili yorum yaparsam sanırım mis kokulu kurabiye yapan Keon ve çatlak Sachiko değinebilirim. Her kadının böyle uçarı bir kız arkadaşı, harika lezzetler yaratan bir erkek arkadaşı olmalı. Sizce?


Sevgili yazarım bir sonraki kitabınızı şimdiden sabırsızlıkla bekliyorum.



"Ona her baktığında hayran kalmak yerine işine odaklanmak zorundaydı. 

Ama sonrasında... Sonrasındaysa o azimli bir âşıktı!