Merhabalar
Yine Stefan Zweig kitabı ile geldim.
Yazarın okuduğum ilk kitabı Satranç olmuştu. Onu çek beğendikten sonra
diğer kitaplarını da sirayla okumaya başladım.
Şu ana kadar beğenmediğim hiç bir kitabı yok. Hepsi ayrı bir güzel.
Yahudi kökenli yazar hakkında araştırma yaptığımda karısı ile birlikte
intihar etmesine çok üzülmüştüm. 1. Dünya Savaşı, Naziler, yaşanan onca kötü
olay yazarı çok etkilemiş ve intiharın eşiğine kadar getirmiş.
İç dünyamızdaki düşünceleri ustalıkla dile döken bir yazar daha çok eser
yazabilecekken intihar etmesi yine bence tarihimizin bir ayıbı.
Yaşanan onca savaş ve insan katliamı bir çok şeyi yok ettiği gibi bir
yazarı da kendi elleri ile ölüme sürüklemeyi başartmış.
Şu zamana kadar okuduğum kitaplar hep kısa hikayelerden oluşmakta.
Mürebbiye biraz farklı.
Mürebbiye'nin içinde dört farklı hikaye var.
- Mürebbiye
- Yaz
Novellası
- Geç
Ödenen Borç
- Kadın
ve Yeryüzü
İlk hikaye kitap adıyla aynı.
Mürebbiyelerinin konuşmalarını gizlice dinleyen iki kız kardeş,
yetişkinlerin dünyasının ne kadar acımasız ve sorgulayıcı olduğunu
öğrenir.
İkinci hikaye orta yaşlı bir beyefendinin, sırf deneyip ne olduğunu görmek
için gencecik bir kıza yazdığı gizli aşk mektupları ile ilgili. Bence çok
bencilce bir davranış.
"Birbirlerine sıkıca sarılmış ağlıyorlar,
yüzleri önce usulca, sonra dizginsiz dökülen sıcak gözyaşlarıyla yıkanıyor,
göğüsleri birbirlerinin hıçkırıklarıyla da sarsılıyor. Çocuklar karanlığın
içinde tek bir acı, ağlayan tek bir beden olmuşlar. Artık mürebbiye veya o an
kaybedilmiş olarak gördükleri anne babaları için ağlamıyorlar; onları sarsan
derin bir dehşet, bugün ilk kez attıkları o bilinmeyen dünyadan çıkıp
gelebilecek olan herhangi bir şey."
Bir sonraki hikaye Geç Ödenen Borç. Bu da beğendiğim bir diğer hikaye.
İki genç kız şehirlerinde yaşayan bir tiyatro oyuncusunun oyunlarını
seyrederken duydukları hayranlık ve sonrası tutkudan bahsediyor. Kızlardan biri
yıllar sonra çıktığı kısa bir tatilde yaşadığı tesadüfü arkadaşına anlatırken,
yıllar önce içinde sakladığı duyguları açığa çıkarıyor.
Kadın Ve Yeryüzü ise varlık, yaşam ve duyguların bir harmanlaması
gibi.
"Artık bundan benim payıma düşenle yeryüzüne
düşen arasında bir ayrım kalmamıştı; dış dünya ile aramdaki ince duyumsama zarı
yırtılmış, her şey tek bir düş kırıklığı yumağı halinde birbirine
karışmıştı."
Mürebbiye, yazarın diğer kitapları gibi beni pek çok içine çekmedi.
Ama Zweig farkını her kitabında veriyor.
Onca uzun cümlelerde ve
ifadelerinde hiç bozukluk yaşamadan, yorulmadan okuyabiliyorsunuz.
Bir şey daha fark ettim ki yazarı bence okunması gereken tüm kitapları
kafanız biraz rahat ve sessiz bir ortamda okunmalı.
O zaman gerçekten keyif alıyor, anlatılmak istenileni gerçekten
hissedebiliyorsunuz.
Başka bir kitap yorumunda görüşmek üzere.
Sevgiler