24 Kasım 2018 Cumartesi

Mükemmel Olmayan Hayatım Kitap Yorumu


Hangimizin hayatı mükemmel ki? Olmasın zaten. Mükemmel olursa orada bir problem vardır. 

Sophie Kinsella’nın Mükemmel Olmayan Hayatim da mükemmel bir hayat yaşamış gibi gözüken Cat’in nelere uğraş verdiğin bir kanıtı. 

Markalaşma sektöründe anket cevaplarını tek tek raporlayan Cat, yöneticisi olan Demeter’in kendine örnek alır ve ona kendini ispat etmek için yanıp tutuşur. Cat’in tüm ideali ve hedefi Londra’da güzel bir hayat sürmek ve işinde başarı olmaktır. Bu hayatı yaşamak için yalanlar üzerine sahte bir Cat yaratır girmediği yerleri, yemediği, yaşamadığı hayatı ınstagram’da paylaşıp durur. 

İstediği hiçbir şey yolunda gitmez ve işinden kovulur. Yine ailesine yalanlar söyleyerek eski yaşantısına geri döner. 

Kitabın ikinci bölümü burada hayat bulur. Londra’da gerçek olmayan Cat, evinde Katie olarak mucizeler yaratır. Anne ve üvey annesine destek olur ve yaratıcı fikirleri ile yeni bir iş kurar. Çadır kampı. 

İki ayrı kişi gibi olmaya çalışan Katie en sevdiği yerdedir. Ailesine destek vererek güzel bir başlangıç yapar. Bu arada sürekli Londra’da iş arar ama bulamaz. Zaman akıp geçer ve örnek aldığı yöneticisi Demeter ailesi ile birlikte çadır kampında rezervasyon yapar. İşte eğlenceli sayfalar başlar. 
Katie’de intikam çanları çalar ve neler yapar neler. 

Roman bütünüyle çok akıcı ve güzel yazılmıştı. İç seslerin ve kendi kendi ile hesaplaşma sayfaları çok güzeldi. Sorun çözme ve pratik düşünme ve sonuç çıkartmada Katie müthiş girişimler yarattı. Olduğun gibi ol ve çalış hakkını bulacaksın diyordu. Katie’de çabalarının meyvesini topladı.

Değişik bir yorum oldu farkındayım ama şunu da demeden edemeyeceğim. Günümüze bir gönderme niteliği taşıyan roman aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, bazı özenilen hayatların aslında ne kadar zor yaşandığı ile ilgili. Bu düşüncemi Demeter’i okuyup hissettiğinizde anlayacaksınız diyorum. 

Hımm  birdeAlex var. O da romanın tuzu biberi. 

Mükemmel olmaya çalışan Katie’nin güzel ruhunu hissetmek isteyenler sizi şöyle bir romana alalım mı?

19 Kasım 2018 Pazartesi

Dublin Caddesi Kitap Yorumu



Merhabalar 

Açıkçası kitabı bana hediye eden kitap arkadaşım  Kübra hediye ettiğinde; ben bu romanı okumam, beğenmem demiştim. Ama kitap bir hediyeydi ve okumasam arkadaşıma ayıp edeceğimi düşündüğümden okudum. 

Ön yargılı yaklaşarak baktığım kitabın kapağı beni hiç cezbetmiyordu. Çok yetişkin, çok nü yazıların olduğu kitapları çok tercih etmiyorum ama yanılmışım.

Bazı sayfaları makaslayarak okuyup, kitabın geneline bakıp yorumlarsam romanı sevdim.
Küçük yaşta ailesini ve çok sevdiği dostunu kaybeden Joss yaşadığı yeri terk edip yeni bir başlangıç yapmak için İskoçya’ya yerleşir.

Joss, bir akşam ilginç şekilde aynı taksiye yakışıklı bir beyle biner ve Joss’u heyecana sürüklenir. Yine ilginçtir ki yeni bir ev arkadaşı arayan Dublin Caddesi’nde oturan Ellie’nin yanına taşındığında da bu bey, yani Braden Joss ne kadar istemese de Joss’un hayatının içine direk dalar.

Yaşadığı ve atlatamadığı travmalardan dolayı panik ataklar geçiren, hayatına kimseyi dahil etmeyen, içine oldukça kapalı olan Joss, birden kendini çokça arkadaşlar ve Ellie’nin ailesinin içinde bulur. En çok da Braden’in.

Kendi kendine yeten, ama çok üzgün ve kırılgan olan Joss, Braden’in aşkı ve arkadaşlığı sayesinde, güven kazanır. Ellie’nin sıcak ve sorgulamayan arkadaşlığı ile bağlarını güçlendirir. Canlanır, acılarından kurtulur ve yeniden hayat bulur.

Baştan sona kadar hiç sıkmayan, heyecanlı ve dinamik ilerleyen roman, Joss’un yanlışları ile bana saç baş yoldurdu. Ona çok kızdım. Kaçamak davranması, içine kapanması, kimseyi hayatına sokmaması sinir sinir etti. Neyse sonunda kendini itiraf edebildi ve benim gönlümü de Braden’in gönlünü kazandı.

Romanda en çok Elli’e sevdim. Naif hali, iyimser tavrı, acemi planları çok hoşuma gitti. Keşke herkesin bu kadar iyi bir arkadaşı olabilse. Sorgusuz sualsiz sormadan iyiliğinizi düşünce. Ellie çok güzeldi. Adam ayrı bir komedi zaten. Güzel bir arkadaş grubu oldu.

Aşk, arkadaşlık, dostluk ve kenetlenmenin bir arada harmanlandığı güzel bir roman Dublin Caddesi. Benim gibi kitabın kapağına bakarak ön yargılı davranmayın. Okuduğunuzda keyif alacağınıza eminim .

1 Kasım 2018 Perşembe

Bir Kitapla Başladı Her Şey...




Geçen Sene Şans Kurabiyem kitabı sayesinde Sinem'le tanışma fırsatım oldu.

Romanı hakkında konuşurken bir bakmışız ki buluşmuşuz. İlk tanışmamızda o kadar sıcak yaklaştık ki birbirimize kırk yıldır arkadaş gibi olduk.

Şimdi ise temeli sağlam olan arkadaşlığımız o kadar güzel ilerliyor ki, her buluşmamızda sevgimizin üstüne kat kat güven ekliyoruz.

En son buluşmamızın ardından beş ay gibi bir zaman geçince en kısa sürede oturalım konuşalım istedik ve mekan olarak kitapla başlayan arkadaşlığa en yakışanı kitap cafe olur dedik ve Teşvikiye'de bulunan M.O.C. İstanbul'un yolunu tuttuk.



Bu Sinem'le buluştuğumuz ikinci kitap cafe mekanımız oldu.




Ben kitap ve içinde kitap barındıran tüm yerleri gezip görmek istediğimden bize yakın çevrelerdeki yerlerde ki mekanları Sinem'le buluşarak keşf ediyorum. 



İş çıkışı buluştuğumuz için biraz yürüdükten sonra cafedeki yerimizi aldık. Tabi ki açız ve yemek yememiz gerekiyor. İkimizin ortak kararı ile makarna  seçtik ve bir güzel karnımızı doyurduk. 


Tabi ben rahat durmadım ve mekanı fotoğraflamaya başladım. 



Biz gittiğimizde boş olan mekan yavaş yavaş dolmaya başladı. Rahat bir ortama sahip olan kitap cafede biraz dolaşıp fotoğraf çektik. 





Yine ben  her daim kitap bakmaya devam:) 

Eski kitaplarla bezenmiş rafların arasında son zamanlarda yayınlanmış kitaplar da oldukça var.



Yine çokça konuştuk, çokça anlattık ve zamanı hızlı bir şekilde tükettik. Sinem'le konuşmaya başlayınca, bitmeyen tükenmeyen anlatacaklarımız var. 

Zaman bize haksızlık yapıyor ve koşa koşa gece oluyor. 

Yine yetmedi zalim zaman. 

Sevdiklerinizle geçirdiğiniz zamanların değerini bilin. 

Sevdi de tüketen insanlarız.

Sevgi ile kalın:)