22 Mayıs 2015 Cuma

Bu Bir Kınama Yazısı

Geçtiğimiz hafta sonu kız kardeşim, çocuklar hep beraber Malf Of istanbul'a gittik ilk kez.

Hem ilk kez gittiğimiz avm'yi gezeriz hemde biraz alışveriş yapıp hoş vakit geçiririz dedik.

Şahit olduğum bir durum beni gerçekten üzdü ve bunu yazmak istedim.

Lc Waikiki Mağazasında kız kardeşim yeğenime bir şeyler bakarken, kızımda kendine bir kaç kıyafet seçip kabine girip denemek istedi. Bende ona fikir vermek için aldıkları nasıl olacak diye yanında bekliyordum.

Bir kargaşa oluştu. 

Baktım ki temizlik personeli kabinin içini temizlemeye uğraşıyor ve bir yandan da kabin görevlisi bayanla konuşuyor. İstemeden kulak misafiri oldum. 

Anne olduğuna inandığım, bayanlar kabininde olduğumuz için öyle düşünüyorum. Çocuğunun tuvaletini kabinin içine yaptırıp, kaçmış resmen. Personel konuşurken duyduklarım karşısında şaşırdım. Yok canım olur mu öyle şeyler dedim. Böyle bir şey nasıl olur. İnanmazsanız bakın dediler. Gördüklerim hiç hoşum gitmedi. Gerçekten tuvalet yapılmış ve erkek çocuğuna ait bir iç çamaşırı da yere atılmış.

Ben utandım. Nasıl bir zihniyet, nasıl insanlık, nasıl bir yaşam tarzı.Başımıza her an bir şeyler gelebilir. Olmaz demiyorum çünkü benimde ufak bir çocuğum var. Çocuktur altına kaçırmıştır ama bunu yapıp kaçmak nedir ki. Söylersin görevli arkadaşa durumu anlatırsın yardım talebinde bulunursun, çocuk olduğu için seni kimse kınamaz. Pisletip sıvışmak nedir ki. Koskoca Avm'de her katta tuvalet, bebek bakım odaları, aile odaları mevcut. Bir çözüm bulunabilecek bir yerdeyken sen git kabinin içine çocuğuna çiş yaptır.

O PİSLİĞİ TEMİZLEYECEK İNSAN SENİN BİR TANIDIĞIN OLABİLİR. NEDEN  ONU TEMİZLİYECEK PERSONELE SAYGI DUYMUYORSUN?

Böyle bir anne, çocuğuna nasıl bir eğitim verir. Kendisi nasıl bir kültüre sahip. Gördüklerim karşısında hem utanıyor, hem böyle bir topluma çocuk yetiştirmek istemiyorum.

Müslümanız ve temizlik imandan gelir. Öyle büyümedik mi. Ağır konuşuyor olabilirim. Ama haklı olduğumu görebiliyorum. Sokağa çöp atanlardan nefret ediyorum. Gördüğüm ağaç gövdelerinde ve elektrik direklerinin dibine bırakılmış çöp yığınlarını görmekten utanç duyuyorum.

Hele yayaya yok denecek kadar az saygı duyulmasından, kaldırımlara araba park edenlerden, bir parmağını tıklatmaya üşenip sinyal vermeyen sürücülerden.  Daha sayabileceğim o kadar çok şey var ki. Yazmakla bitecek gibi değil.

Lütfen, lütfen kendimizi geliştirelim. Var olan bozuk düzene neden uyup, düzgün olması gereken bir sistemi yapmıyoruz? Eskiler geride kaldı.  Yeni nesilde yetişecek olan çocuklara ve gençlere örnek olmalıyız. Bu bizim vazifemiz.

Yaşanılacak bir dünya istiyorsak ne olursa olsun her şeye saygı duyulmalı.

Duymalıyız.

İnsan olmak bunu gerektirir.

UMARIM BU YAZIYI O TERBİYESİZLİĞİ YAPAN KİŞİ OKUR.

19 Mayıs 2015 Salı

#bloggerannelerhamleyste

Bu seneki anneler günüm yanımda arkadaşlarım ve çocuklarımla bol eğlenceli ve bol oyuncaklı geçti.

Akasya Avm'de yeni açılan Hamleys Mağazasında blogger anneleri olarak davetliydik.

Etkinliğimiz saat 13:00 ve 15:00 arasında gerçekleştirilecekti.

Hamleys Oyuncak Mağazası benim bildiğim bir marka değildi. Ama öğrenmeye başladığımda büyülü dünyasına ortak oldum. Bu mağazada seçeceğiniz oyuncakları deneme fırsatı yakalabiliyor, eğitimli ve güler yüzlü personellerden ürünler hakkında bilgi edeni biliyorsunuz. Mağazada firmanın kendilerine lisanslı ürünlerin yanı sıra, diğer markalara ait oyuncaklarda bulabilirsiniz. Mağazanın mimari ve sergilenişi o kadar güzel hazırlanmış ki, aradığınız veya incelemek istediğiniz her bir ürünü rahatlıkla seçebiliyorsunuz.

Aslında beni etkileyen diğer bir detay Mağaza Müdürü Ahmet Bey'in markasını sevecenlikle anlatmasıydı. 

Biraz bahsedeyim mi?

255 yıllık bir mağaza olan Hamleys, William Hamley ilk olarak oyuncakların demosunu yaparak, oyuncakların sadece kutularda satılmasını istemediğinden kendi hayalini gerçekleştiriyor ve Hamleys'i kuruyor. 

Dünyadaki en büyük oyuncak dükkakanına sahip olan bir firma ve İngiltere'de beş katı ful oyuncaklarla dolu olarak sergileniliyor. Gezilmesi gereken yerler sırasında yerini de almış durumda. Kendilerine ait olan Ayı Teddy'yi en çok satan mağaza ünvanına sahip. 

Ayrıca kraliyet nişanesi alan bir oyuncakçı.

Türkiye'de ilk yatırımlarını Akasya Avm'de kurmuşlar. 
800 m2 Türkiye'nin en büyük ikinci oyuncak mağazası.  Hamleys'i farklı kalan çocukların rahatça oyun oynaya bilmeleri. Özgürlükleri kısıtlanmayan bir mağazada gönüllerince dolaşmaları. 

Mağazanın tarihi benim bayağı ilgimi çekti. Birinci dünya savaşında bir çok dükkan kapanırken, Hamleys çocuklar için her gün belirli saatlerde açık kalmış. Beş kez bombolanmasına rağmen hemde. Kapanmayan tek oyuncakçı olma özelliğine sahip ve ne olursa olsun çocukların mutlu olması için elinden geleni yapan bir firma özelliğine sahip.

Ahmet Bey'le mağazayı tanımak için gezerken İstanbul'da ikinci şubelerini açmak için hazırlıklara başladıklarını söyledi.
Biz mağazayı tanırken ve tarih hakkında detaylı bilgi sahibi olurken, çocuklarımız hiç merak etmedik. Neden edelim ki? Çocuklarımız mağaza içinde gönül rahatlığıyla gezip eğlendiler ve oyuncaklarla oynama imkanı edindiler.

Bende son zamanlarda adını sıkça duyup ve deneme fırsatı yakaladığım kinetik kum satın aldım. 

Güzel bir tekinlikti ve arkadaşlarıma teşekkür ederim. 

Takip etmek isterseniz...




  




Hamleys'te bulunan bu hediye köşesi mağazaya gelip oyuncak olan müşterilerin lösemi tedavisi gören yaşama tutunmaya çalışan çocuklar için hediye olarak bırakılıyor. Hediyelerin üzerlerine yazılmış notlarda, hediye edenin adı soyadı, yaşı ve telefon numarası bulunuyor. Hediyeyi alıp sevinen bir çocuk teşekkür etmek isterse diye bilgiler eklenmiş.
  



 Vee sonunda çocuklarımız hediyelerini aldı:))) 

Teşekkürler Hamleys


 

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Avm Çocuk Etkinliklerine Dikkat!

Hafta sonu arkadaşımla çocuklarımızı oyun atölyesine eğlenmeleri için Avm'ye gitmeye karar verdik. 

Daha doğrusu benim tavsiyem üzerine Yasemen gitmek istedi. Çocuklar eğlenirken bizde bir kaç bir şey alır, kahve içer sohbet ederiz diye düşünmüştük. 

Onun kızı Duru benim oğlum Berke aynı yaştalar ve birbirlerini çok sevdiler. Çok ta iyi anlaşıyorlar. Bizde hem onlar eğlensin hemde pazar günümüz güzel geçsin diye yola çıktık.

Pazar öğlen buluştuk ve  vardık gitmek istediğimiz yere. 

Saat üçte kil ve boya çalışması vardı. Daha önce arayıp öğrenmiştim. Gitme saatimizide ona göre ayarladık. 

Çocuklarımızı kayıt ettirdikten sonra, içeri girmelerini ve yerlerini almalarını bekledik. Doğal olarak biraz seyredip neler yapabileceklerini görüp onları yalnız bırakacaktık.

Kuzular hemen atıldılar içeri doğal olarak. Çocukların başındaki eğitmen çocuklarımıza sen şuraya, sen buraya otur diyerek sert bir tonla emir verdi. Birincisi. Hadi yuttuk. Çocuklar oturdu şekilli delgeci kullanmaya başladılar. Bu seferde eğitmen bayan "Ben size öyle mi gösterdim. Öyle değil" dedi mi? Kızgın bir ifade. Sinirli çıkan bir ses. İkincisi.

O ses o kadar sert çıktı ki arkadaşım bir an afalladı.

Yasemen okul öncesi öğretmeni ve ayrıca benim çocuğumun da sınıf öğretmeni. Kendisi ile çok güzel bir arkadaşlığımız başladı oğlum sayesinde. O da benim gibi hafta sonunu çocuğuyla vakit geçirmeye adamış bir anne. Onunla sürekli bir şeylerin planını yaparak çocuklarımıza nasıl destek oluruzu konuşuyoruz. 

O bir eğitmen olarak farklı görüş açısına sahip. Davranışı benden daha çok analiz etme yeteneğine sahip, çünkü bunun üzerine eğitim almış ve öğretmen olmuş. 

Eğitmen bayanın tutumunu çok yanlış buldu ve söylenmeye başladı haklı olarak. Çok fazla kızdı. Biz çocuklarımız eğlensin hoş vakit geçirsin isterken, onların azarlanarak şekilde konuşulmasına hazmedemedik ve çocuklarımız aldık. Bırakmadık orada.

Ben üzüldüm Yasemen üzüldü. Sinirlendik. 

Bir çocukla nasıl iletişime geçilmesi gerektiğini bilmeyen ve ses tonunu ayarlayamayan bir eğitmen mi desem ne desem bilemedim bu bayana. 

Nasıl olurda bir şey öğretmeye çalışırken azarlar çcoukları. 

Tavsiye üzerine arkadaşımı götürdüm ve hem onun üzülmesine hemde kendimin mahçup olmama sebebiyet verdim

Sizlerde bizler gibi çocuklarınızın hoş vakit geçirmesini ve bir şeylere ortak olmasını düşünmektesiniz. Lütfen bıraktığınız yerlerde biraz bekleyin ve orada bulunan görevlilerin tutum ve davranışları gözlemleyin. 

Miniklerimizi sevindirmeye eğlendirmeye çalışırken üzmeyelim. 

Bu bir eleştiri yazısı ki başkalarınında yaşamaması için yazılıyor. 

Umarım aydınlatıcı bir değerlendirme olmuştur. 

Hoşça kalın

1 Mayıs 2015 Cuma

Çocuk Gibi Sevmeli



Anne dur dur ben çiçek alıcam.
Sana vereyim. 
Ne oğlum o? Bak papatya. 
Aaa papatya mı?
Aşkım toplamaya başladı.
Minik ellerden henüz bir kaç papatya bana verildi. 
Bir kaç tanede sırt çantamıza.
O da seviyor benim gibi çiçekleri.
Aslında çocuk gibi sevmeli.
Zarar vermeden  karşılıksız saf.
O minik eller anne yüreğine o kadar sıcak dokunuyor ki.
Bazen acı bazen yürek sızısı veriyor.
Keşke hep küçük kalsaydık.
O zaman duymak istemediğimiz o cümleler canımızı derinden yakmazdı.
Biz bazı insanlar kötüyüz.
İçimizde intikam ve öfke öç alma var. Nereye kadar. 
Ölümde var.
Bunu unutuyoruz işte.
Hayat göründüğü  kadar uzun değil.  
Çok kısa. 
Yapamadıklarınla dolu.
O yüzden hep iyi kalmalı. 
Çocuk gibi saf sevmeli.
Sabah sabah biraz ağır oldu belki ama böyle geldi bugün içimden.  Belki 1 Mayıs çalışıyorum diye, belki oğlumu öpüp üstünü örtüp ciķdim diye, belkide bu sabah evde damla ile kahve eşliğinde dedikodu yapamadım diye. 
Hepsi olabilir aslında.
Ben bugün böyleyim.  Ya siz?