Yazdıklarım
genelde görüp, hissettiklerim ve tecrübe ettiklerimle alakalı. Hayat bir
tecrübe denizi gibi.
İçimde
o an ne hissediyorsam, yalın halde abartmadan yazmaya ve ifade etmeye
çalışıyorum.
Bu
yazıyı yazmak ve yazmamak arasında biraz kararsız kaldım ve sonunda bu
deneyimimi sizlerle paylaşma karar verdim. Dışarıda bir işim vardı o gün işe
geç gitmem gerekiyordu. İşimi bitirip metro ile işe giderken, gözüme çarptı Madalyon Klinik'in Bugün
Nasılsınız? Sorusu. Sanki o günkü ruh halimi anlamış gibi gözümün içine
direk bakarak bana soruyordu. Okumaya başladım ilanı.
Son zamanlarda istediğim bir şeydi ve sanki bilerek karşıma çıkmıştı.Garip bir
duygu kapladı içimi.
Neden
olmasın dedim.
Gitmek
istiyordum ve bir türlü cesaret edip gidemiyordum. İşe geldiğimde düşünmeden
çevirdim numaralarını ve üç hafta sonrası cumartesi iş çıkışı bir saate randevu
aldım.
İş çıkışı randevuma daha vardı ve bende o zaman zarfında Avm'de dolaşayım
dedim. Nasıl heyecanlı hissediyorum kendimi. Hangi doktorla görüşeceğimi
biliyordum ama nasıl bir kadınla karşı karşıya geleceğimi bilmiyordum. Doktora
neden gitmek istediğimi biliyorum ama nereden başlayacağım konusunda gergindim.
Ağlamaklı bir halim vardı ve kendimde anlayabiliyordum.
Zaman gelmişti. Artık Madalyon Klinik'ten içeri adım attım. Başlamış olduğum
işi devam ettirme zamanıydı. Zaten bana ters. Başladığım bir şeyi yarım
bırakmam ben. Tez canlı oluşumdan kaynaklı genelde. Ama bu tez canlılık bana
bazen zararda vermiyor değil.
Klinik villa tarzı bir kaç kattan oluşan bir yapı. Sizi karşılayan her eleman
nazik ve güler yüzlü. Çok güzel bir ambiyans var içeride. Hafif bir
melodi geçiyor kulağınızın kenarından. Gözü yormayan bir ışık ve pastel
tonlarında hazırlanmış mobilyalar, resimler ve duvarlar. Her şey özenle
hazırlanmış ve çok sevimli.
Sevdim
burayı dedim kendi kendime.
Nihayet bana sıra geldiğinde tanıştım doktorum Dilara Hanım'la.
Kendisi ayakta ve güler yüzlü karşıladı beni. Gerginliğimi anladığını sanıyorum
ve beni tanımak adına sorularını arka arkaya sıraladı. Sorular bittiğinde
koltuğuna yaslındı ve beni can kulağı ile dinlemeye başladı.
İlk iki seansım genelde tanışmayla geçti. Doktorunuz sizi tanımak için detaylı
ve can alıcı sorular sormaya çalışarak not alıyor ve soruları bitince de size
nasıl yardımcı olacağını sorarak konuşmayı sizin yönlendirmenize bırakıyor.
Bugün
itibariyle dört seansı geride bıraktım ve aldığım karardan attığım adımdan son
derece memnunum. Dilara Hanım'ın yanından ayrıldığımda kendimi bazen tüy kadar
hafif, bazen de hüzünlü hissediyorum.
Bende
hemen hemen herkes gibi psikologa ön yargıyla bakanlardanım diyebilirim. Bu
düşüncemden sıyrılıp biraz destek almanın hiç bir sakıncası olmayacağını
düşünerek giriştiğim bu yolda kendimi daha iyi bulduğumu söyleyebilirim.
Seni
tanımayan birine kendini anlatmak güven veren süper bir duygu. Kaygınız yok. Ne
yorum yapar, senin hakkında ne düşünür, anlattıklarını başkasına anlatır mı,
yadırgar mı? Bu tür sorular kafanın içinde dönüp durmuyor. Sana senin duymak
istediğin şeyleri değil de olması gerekeni vurguluyor. Yanlışın veya doğrun
varsa yol göstermeye çalışıyor. Aslında olması gerekeni söylüyor. Bazen kendine
bile söyleyemediğin ne olduğunu bildiğin ve dile getiremediğin bir takım sözler
veya düşünceler akıyor dilinden ve gözlerinden. Yarım saat içerisinde ne çok
şeyden bahsettiğini düşününce şaşırıyorsun. Sana yönelten sorular o kadar
zamanındaki doktor senden ne almak istediğini o onda yakalayıp, alıyor. Bu
yüzden orada, bu yüzden senin yanında, sen dinliyor. Çünkü sana değer veriyor.
Kendini sana önemli hissettiriyor.
Çevremizde
gördüğümüz bir çok insanın kim bilir nelere göğüs gerdiğini bilmiyoruz. Sadece
dışarıdan baktığımızda yorumluyoruz. Çok zamanda ön yargılıyız ve empati
kurmuyoruz. Ama insanın ya içinde birikenler, bilinçaltında gizledikleri,
aklına takılan sorular ve cevaplar. Çok fazla şeyle boğuşuyoruz aslında. Ben
kadınların daha çok yorulduğunu düşünenlerdenim. Kadın olduğum için böyle
düşünüyor diyebilirsiniz belki bana. Bir düşünün öyle değil mi sizce de?
Bazen
ufacık bir yaklaşım başka bir düşünce içerisine girmeyi gerçekleştirebilir.
Gözümüz açılabilir. Farkındalık oluşabilir. Önemli olan bu yaklaşımı istiyor
muyuz? Bu bir hastalık değil. Ruhunun biraz harap hale gelmesi. İşin
içinden çıkılmadığında bir danışana başvurup, uzman bir kişiden yardım
almak.
Aslında
o kadar zorda değil artık ve SGK güvencesi de var. Yeter ki istemeli...
Kimse
mutsuz olmak, kötü, olmak, üzülmek istemiz. İsteklerimiz hayattan ve Allah'tan
hep iyi şeyler. Zorluklar tabi ki olacaktır yaşamımızda. Allah bize
kaldıracağımız kadar yük versin.
Aslında her gülücüğün arkasına gizlenmiş bir hüzün var. Bazen bakıp
göremediğimiz ve hissetmediğimiz gerçekler. Gerçeklerimiz ve gözlerimiz o
gülüşümüzün arkasında saklı.