29 Mayıs 2016 Pazar

Toplu Taşıma Sorunları

İstanbul trafiğini, İstanbul'lular çok iyi bilir.

Helede metrobüs kullanmak zorunda kaldıysanız, her türlü sıkıntıyı çekiyorsunuz demektir.
Ben bu yazımda size metrobüs ve metroda yaşanan sıkıntılardan biraz bahsetmek istiyorum.

Özel hayatımda hızlıca bir yeree gitmek istediğimde genelde metro ve metrobüsü tercih etmekteyim. Trafiğe takılmadan varmak istediğim yere toplu taşıma olarak ilk tercihim metro, ikincis ise metrobüs.

Genelde hafta sonları tercih ettiğim toplu taşıma araçları artık, iş değişikliği yaptığımdan dolayı her gün tercihim haline geldi.

Daha önceleri  işe servisle giderken, şimdilerde servis güzergahına varabilmek için servise binmeden önce mutlaka metro ve metrobüs kullanmak zorunda kalıyorum.

Sabahları az olsa da akşamları kullandığım toplu taşıma araçlarında çok büyük sıkıntılar yaşıyorum.

Hemen hemen her gün canımı sıkacak bir maceram var.

Yaşanmış ve benim gibi yaşamış olan bir çok yolcuya ön ayak olmak isteyip bunları anlatmaya yeltendim.

İlk önce bir bayan ve anne olarak yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum.

Çocuğumla metrobüse binmek istemiyorum çünkü; oğlum yanımda dışarı çıktığımda mutlaka sırtımda bir sırt çantası, elimde bir kaç poşet olabiliyor. Metrobüsler o kadar kalabalık oluyor ki ben oğlumu kucağıma almak zorunda kalıyorum. Tek başıma yolculuk ettiğimde biri kalksın bana yer versin diye beklemeyen ben, Berke yanımdayken oturmak istiyorum. Ben bir yerlere düzgün tutunamamış, ayakta durmaya zorlanırken, oğlumu nasıl ayakta tutup, ineceğimiz durağı bekleyeyim. Buna örnek olarak;bir kaç ay önce yaşadığım bir olayı size anlatmak istiyorum.

Pazar günü akşam beş sıralarında Halıcıoğlu'ndan bindim ve iki durak gidip Edirnekapı'da ineceğim. Tıklım tıklım olmuş metrobüste ayaktayım. Yine sırtımda sırt çantam, elimde Berke'nin oyuncağı ve kucağımda tuttuğum Berke var. 

Bir sonraki durakta orta kapı açıldığında kapı ile orta demir arasına sıkıştım. Sırtımın ortası kapıya, göğüs kafesim ise orta demire dayandı. Deli gibi bağırıyorum kapıyı kapatın diye şöför duymuyor. Nasıl duysun ki, o kadar kalabalık ki metrobüsün içi. O halde Berkeyi kucağımdan bırakmamışım. bağırmamla herkesi korktum en çok da oğlumu. O gün kaburgalarımdan biri kırılmadı diye şükrettim. Allah korumuş beni. O günden sonra ne zaman Berke ile metrobüse binmeye kalksam oğlum aynı olayı anlatıyor bana ve anne dikkat et diyor. Berke ile yaşadığımız kötü anlarımızdan biri bu.

O kadar duyarsız olmuşuz ki. Ne hamileye ne yaşlıya nede çocuklu kadına veya erkeğe yer veriyoruz. Ben ne zaman hamile bir kadın görsem hemen kalkıp yer veriyorum. Çünkü hamile ilen çok ayakta yolculuk yaptığım için, ne kadar yorucu olduğunu biliyorum. Hele yaşlılar olduğu zaman, daha hassas oluyor kendi annemin ayakta yolculuk yaparken çektiği bel ağrısını düşünüyorum.

Yer vermemek için uyuma moduna geçen, gözünün ucu ile ortalığı kesen yolcuları çok kınıyorum.

Sizde bir gün aynı durumla karşı karşı kaldığınızda ne demek olduğunu anlayabileceğinizi sanıyorum.

Eğer ben ayakta çocuğum ile duruyorsam, birisi gelsin benim kucağıma otursun diye çocuğumu isterse o kişiye güvenmediğimden ve korktuğumdan çocuğumu veremiyorum.
Bu da başkalarına güvenememe ayıbı bence. Bu güvensizlik ister istemez, beni bu düşüncelere sevk ediyor ve tedirgin oluyorum.

Toplum olarak güvensiz, duyarsız ve saygısız olmuşuz. Maalesef acı gerçeğimiz bu.

Bir başka detay, eve gidiş saatlerinde yaşanan metrobüse binme çabaları. Akşamları o kadar çok insan evine gitmeye çalışırken arka arkaya gelen metrobüs full dolu oluyor. Araca binmek ayrı dert, inmek apayrı.

Araçlara bindiğinizde o kadar sıkışıyorsunuz ki, artık nerenizi koruyacak, nereye tutunacaksınız.? Balık istifi olmuş, birbirine yapışıp kalmış ikizler gibi seyahat ediyorsunuz. 
Kadın olmanın bir zorluğuda metrobüste başınıza her an gelebilecek taciz olayları. Ben kendimi koruyamıyorum maalesef. Başkalarına temas ederek, onların nefesini hissederek ayakta birbirine yapışarak gitmek çok rahatsız edici.

Bir diğeri ise biz yolcular o kadar anlayışsız ki ne inerken nede binerken birbirimize saygı gösteriyor. Sanki başka metrobüs yok, sanki orada mahsur kaldık ve binemeyeceğiz. Hep bir acele, hep bir telaş içerisindeyiz.

Müsaade istediğiniz halde sanki savaştan çıkarmış gibi araçtan inmeye çalışıyorsunuz.

Metrobüs karmaşasının içinde hapsolup kalmış, inince de özgürlüğünüze kavuşmuş gibisiniz.

Geçen hafta yine bir macera içinde buldum kendimi. Edirnekapı metrobüs durağının durak başlangıç noktasında indim ve merdivenlere doğru yürüyorum. Uzunca bir kuyruk yukarı çıkmak için beklerken, bir o kadar da uzunca bir kuyruk aşağıya inmek için bekliyor. Neden o denli kuyruk oluşmuş kimse bilmiyor. Metrobüsten  inip yukarı çıkmak da tam tamına on dakika sürdü.

Nasıl bir ulaşım sistemi bu artık sorarım size.

Eziyet değil de nedir? İşten çıkıp eve toplu taşıma ile gitmek, tüm gün iş yerinde yorulmak kadar yorucu.

O gün bu kadar sıkıntı ve stres üzerine birde aktarma olarak bindiğim metronun klimalarının çalışmaması, o kadar insanın nefes ve ten kokusu beni benden aldı götürdü. 

Sıcaklar bu denli kendini gösterirken, bir de kullandığınız araçların havasız ve klimasız olması, biz insanların ten temizliğimize özen göstermemesi, yolda harcadığımız zamanı çekilmez kılıyor.

Ben bu kadar olumsuz olaya katlanamıyorum.

Ben, araçların içindeki kokulardan çok rahatsız olup, gideceğim yere varamadan çok araçtan inmiş birisiyim.

O gün hemen 153'ü arayıp şikayette bulundum. Değişiklik ne derece olur, artık tartışma konusu.

Toplu taşıma kültürünün, bizde çok da düzgün olmadığını ve araçların da çok dezenfekte edildiğini ve temizlendiğini düşünmüyorum.

Çok olumsuz detaylardan bahsettim belki ama, benim gibi düşünen çok da yolcu olduğu kanısındayım.

Büyükşehir çalışıyor deniliyor. Daha çok çalışmalı. Bizlerin işe ve eve gidiş, geliş saatlerimizi daha rahat geçirebilmemiz sağlanmalı.

Metrobüsün tek avantajı trafiğe takılmadan kendi yolunda hızlı şekilde ilerlemesi.

Buradan belediyeye sesleniyorum. Popüler semtlerde en iyi metrolarınız varken, biraz daha kenar semtlerinizdeki metrolara el atsanız da onlarda yenilense.  Neden o kadar eski metrolar halen kullanılmakta?

T4 metrolarınızı biraz daha iyileştirmenizi talep ediyorum.

Olumsuz bir yazı yazdım. Kusura bakmayın.

Beni okuduğunuz için teşekkürler.

Sizinde benim gibi maceralarınız varsa, yorum olarak bırakırsanız sevinirim.

Yeniden görüşmek üzere.

26 Mayıs 2016 Perşembe

Benim Oğlum Bir Efe Olmuş


Merhabalar 

Bugün gururu, duygulu, mutlu anlar geçirdim. 

Oğlum okul öncesi eğitimini yıl sonu gösterisi yaparak tamamladı ve katılım belgesi (bir nevi diploma da diyebiliriz) aldı. 

Gözlerim dolu, kalbim pır pır seyrettim can paremi. 

Okul öncesi dört sınıf  o kadar güzel hazırlıklar yapmışlar ki bize dolu dolu iki saat yaşattılar. 

O küçük bedenler gerçekten emek vererek çalışmış, güzel şiirler, türküler ve foklar oyunlarını sergilediler. 

Benim oğlum efelerin efesi olmuştu ve her döndüğünde Haydi Efe diye bağırdı. 



Tüm çocuklar birbirlerinden güzel, tüm anne ve babalar heyecanlıydı. 



Finalde çocuklarımız cübbelerini giyip, keplerini attılar. 


Onuncu yıl Marşımız ile günümüz son bulmuş oldu.




Şimdi çocuklar çok şanslıyken, biz  velilerde bir o kadar şanslıyız. Bu kadar güzel organizasyonları seyretme şansını yakalayabiliyoruz. 

Hafızıma, bilinç altıma yeniden güzel anılar depoladım. mutlu bir gün geçirdim. 

Emeği geçen tüm öğretim üyelerine Küçükköy Kız Meslek Lisesi Uygulamalı Ana Okulu yetkililerine, oğlumun öğretmeni Çimen Hanım'a teşekkürler. 

Oğlumun üniversiteden mezun olduğu günleri görmek diliyorum. 

22 Mayıs 2016 Pazar

En Güzel Davetiye Benim


Merhabalar 

Yine duygu yüklüyüm. Çocuklarımın büyüdüğünü görmek, onların hayatlarının bir parçası olmak ve en güzel günlerinde hep yanında olmak istemem...

o kadar sıralayabileceğim anılarımız oluyor ki, bugün ki yazım bunlardan birisi.

Altı yaşında bir bal böceğim var. Berke Arel 

İkinci çocuğum. Benim sürpriz yumurtam. Benim için ikinci çocuk sahibi olmak istemeyeceğim bir  şeydi ve Allah'ım onu bana Berke'mi bana verdi.

İyi ki de vermiş. 32 yaşımdan sonra yeniden anne olmak zevkini bana yaşattı. Daha erken yaşta anne olmak ile 30'un üstünde anne olmak arasında o kadar fark varmış ki, yaşayınca gerçekten tasdik ediyorsunuz. Daha bilinçli bir anne oluyorsunuz.

Anne ve baba olarak hep en iyisini istiyoruz çocuklarımız için. Bende bu eğitim yılı başladığında okul öncesi eğitim için çok sıkıntılı bir süreç yaşamıştım. İstediğim gibi bir devlet okulu bulamamıştım. Sonrasında yeğenim kız meslek lisesi öğrencisi olduğu için kendi okulunda oğlum için konuşmuştu ve Berkem okul öncesi eğitimine başlamış oldu. 

Oğlumun okulu Milli Eğitim tarafından kendi ilçemizde seçilen pilot Ana Okulu'ydu. 

Eğitim yılı bitmek üzere ve oğlum o kadar güzel bir yıl geçirdi ve yıl sonu gösterisine az kaldı. 

Bu yılda oğlum, satranç, İngilizce ve folklor eğitimi aldı. Ayrıca tiyatrolara, halk ekmek fabrikasına, İtfaiyeye, Müzelere ve akvaryuma gittiler. Okulda 23 Nisan Bayramını kutladılar. Anneler günü için çok anlamlı gösteri yaptılar. Önemli günleri hep vurgulayarak çocuklarımızı bilinçlendirdiler. 

Oğlumun haftanın çocuğu olduğu günde Öğretmenimiz Çimen Hanım ricamı kırmayarak, 14 Nisan'da oğlum sınıf arkadaşları ile doğum gününü kutladı. Berke arkadaşları ile güzel bir gün geçirdi.



2015-2016 eğitim ve öğretim yılı bitmek üzere ve benim şeker oğlumun yıl sonu gösterisi var. 

Davetiyesi elime ulaştığında çok duygulandım.Bazı şeyler tek oluyor ve bir kere yaşama imkanına sahip olabiliyorsunuz. 

Çalıştığımdan dolayı bazı etkinliklere gidemediğinde içimdeki üzüntünün acısı büyük oluyor. 

Şimdi yıl sonu gösterisi için hazırım. Berke ve diğer arkadaşlarının neler yapacaklarını merak ediyorum. 

Biz aileleri güzel bir gün bekliyor. 

Yeni Doğmuş Bebek Çöpte Bulundu

Yeni Doğmuş Bebek Çöpte Bulundu

İyi geceler 

Cumartesi akşamı oğlumu uyutmuşum, blogumu açıp bir şeyler yazmak isterken gördüm bu fotoğrafı. 

Antalya'da çöp kutusunda bulunmuş bu güzelim bebek. 

Annesi doğar, doğmaz bebeğine çöp kutusunu layık görerek onu oraya fırlatı vermiş. 

İçim paramparça şu an. 

O vicdansıza soruyorum; Sen dokuz ay onu karnında taşıdın. Onun içinde hareket ettiğine şahit oldun hiç bir duygu oluşmadı mı sende? hiç mi bir şey hissetmedin?

Amacın, doğsun ve ondan hemen kurtulayım mı demek oldu?

Senin yaptığın yanlışın hatanın suçlusu mu o melek bebek?

Cennet kokan o bedenin ne suçu var ki çöplerin arasında nefes almaya çalışmış. 

Ama yaşıyor, ölmemiş. Senin onu öldürmeye bak gücün yetmedi. Hala yaşıyor. Bir gün büyüyecek ve başına gelenleri öğrenecek. Seni belkide hiç tanımadığına şükredecek. 

Doğarken anne ve babalarımızı seçemiyoruz. Ama sizin gibi anne ve babaları keşke seçme hakkımız olsa. 

Anne ve baba sıfatları sizin gibi vicdansızlara yakışmıyor. Kirleniyor. Kirletiyorsunuz.


Yapmayın Allah aşkına. Madem bir halt yiyor, bir hata yapıyorsunuz, devletten yardım alın ve doğmadan kaderlerini çizdiğiniz masum bebekleri devlet korumasına verin. 

Sizden daha iyi bakacak, onlara gerçek sevgiyi verebilecek insanlar var. 

Tüp bebek merkezleri ve çocuk sahibi olmak için onca tedavi gören aileler var. Millet evlat sevgisi ile yanıp tutuşurken siz Allah'ın verdiği bir canlıyı çöpe atarak dinen, hukuken, artık ne türlü suç varsa hepsini işliyorsunuz. 

Bir anne olarak sizden gerçekten nefret ediyorum ve insanlık sınıfına yakıştıramıyorum. 

Sebep ne olursa olsun, ucunda ölüm bile olsa yaptığınız suç. 

Vicdansızlar...  Asıl çöpe gitmeyi hak eden sizsiniz.

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Olağanüstü Bir Gece



Merhabalar

Stefan Zweig'in okuduğum kitaplardan yine bir tanesi ile karşınızdayım. Olağanüstü Bir Gece

Yazarın kitapları, daha doğrusu benim okuduklarım kraterlerin iç dünyası ve ruhlarında hissettikleri ile ilgili.

Yazar genelde karakterlerine psikolojik analizler yaparak anlatıyor.

Olağanüstü Bir Gece'de bunlardan biri.

Burjuva hayatı yaşayan ve varlığını duyarsız olarak sürdürürken bir subayın,  at yarışlarının seyrettiği bir günde, bunca zaman yaşadığı burjuva hayatınından saparak ahlaksız bir suç işler.

Yaptığı yanlışı düzeltmek isterken, yeniden yanlış yaparak kendinle hesaplaşmaya başlar. Hesaplaşma gecenin ilerleyen saatlerde şehrin arka sokaklarında dolaşmaya başladığında insan olma gerçeği fark edilir.

İşte o adamın içinde haz ve mutluluk ve farkındalık oluşmaya başlamış olur.

Bir gecede nasılda değişim yaşandığını ve bunu iç dünyasına nelere yol açtığını anlatan Zweig, tadımlık kitabında o kadar güzel vurguluyor ki, işte orada alıp okumak lazım.

Zweig sevenler, yazarın tarzını biliğinden bu kitabı da çok sevecektir.

Kitap bir oturmada bitebilecek 69 sayfadan oluşan bir modern klasik serisi.

Bu kadar psikolojik analizler yapan bir yazarın intiharın eşiğine getiren nedir diye sormuyorum değil.

Yaşasaydı kim bilir daha ne çok güzel eserler bırakabilirdi.

Bu kitap bir beyefendinin dönüşüm hikayesidir.

Hepimizi bir yerden bir yere dönüştüren hikayelerimiz yok mu?

Damak tadı bırakacak bu kitabı okumanız tavsiyedir.

  • Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yetiricek bir şeyi yoktur.
  • Çünkü sadece kendi kaderlerini bir gizem olarak yaşayabilenlerin gerçek anlamda yaşadıklarına inanıyorum.
Stefan Zweig'in okuduğum diğer kitaplarının yorumlarını merak ediyorsanız,
buyrun.



9 Mayıs 2016 Pazartesi

Çocuk Eğitiminde 100 Temel Kural

Yazıma "Her çocuk özeldir" diyerek başlıyorum bende.

Kitap aşığı olarak yorumlayacağım ilk kitap sitemizde Timaş Yayınları'ndan basımı ve satışı gerçekleşen şu an en çok satanlarda olan Adem Güneş'e ait Çocuk Eğitiminde 100  Temel Kural adlı kitap olacaktır.

Hangimiz çocuğumuzu yanlış yetiştirmek isteriz? İstemeyiz elbette. Fark etmeden yapmış olduğumuz o kadar basit hatalar var ki, bazen anlayamıyoruz. Ben kendimi çok okuyan, elimden geldiği kadar mantıklı ve düzgün cevaplar vermeye çalışan bir anne olarak görürdüm. Ta ki bu kitaptaki yazıları okuyuncaya kadar. Her bir sayfada bazen “Aaaa bak bunu bundan yapmış.  Aaaaa ben demek böyle yaparak yanlış yapıyor muşum?”

Timaş Yayın Gurubu' un kitaplarını ilk gördüğümde elime alıp incelediğim ilk kitap Çocuk Eğitiminde 100  Temel Kural kitabı oldu ve ertesi gün hemen okumaya başladım.  Kitabı bitireli uzun bir zaman oldu ve başka değerli bir anneye okunması için ödünç verildi. Oradan gelince de başka bir anneye verilecek. Bu kitap sadece anneler için değil, babalar içinde geçerli. Onlarda mutlaka okumalı. Bir çocuk anneden sevgiyi, babadan da güveni alır. Bunu unutmamak gerekir.

Kitapla ilgili detay vermekten kaçınıyorum. Çünkü okumanızı istiyorum.

Bana ilginç gelen bir kaç sayfayı sizinle paylaşmak ve ne kadar faydalı ve eğitici olduğunu göstermek istiyorum.

100 Temel kuraldan oluşan bence ebeveyn eğitmeni bu kitap, mutlak ve mutlak okunmalı. Çocuklarınızın hangi duygularla büyüdüğünü öğrenmeliyiz.

Okuyanlar olursa bana yorumlarını bırakırsa çokkkk sevinirim.

Şimdiden teşekkürler

Hoş çakalın
Unutmayın...
Çocuk sevildiği kadar sevebilir.

adem günes.jpg


Adem Günes.jpg

Adem Günes.jpg

Adem Gunes.jpg

8 Mayıs 2016 Pazar

Maybelline Push Up Drama Maskara


Maybelline Push Up Drama Maskara

Göz makyajı benim makyaj dediğimde en sevdiğim yüz bölgesi. Özellikle gözlerimi öne çıkartmayı seviyorum. Özel günlerin dışında, (oda yılda onu geçmez) ten makyajı yapmam, ama hep göz makyajı yapar çıkarım.

Maskara bir göz makyajı için olmazsa olmaz yien benim için.

İyi bir maskara size iyi bir ifade katabilir ve bakışlarınız değişebilir.

O yüzdendir ki maskara seçimi benim için önemli. Çok beğendiğim bir maskara varsa sürekli onu kullanan ben, maskaram bitince farklı bir şey alayım onuda deneyim dedim ve Maybelline Push Up Drama Maskara kullanan kullanıcıların yorumlarını okuyarak aldım.

Ben hiç beğenmedim.

Hayal kırıklığı.

Neden mi?

Bir kere aşırı ıslak bir maskata, sürerken çok dikkat etmeniz gerekiyor. Islaklığı fazla olduğu için de çabuk kurumuyor. Kurumadığı gibi de iki veya üç kat sürrsenizde de kirpikler yapış yapış oluyor ve daha az kirpikli bir göze sahip oluyorsunuz.

O vadettiği push up etkisini de göremedim. Kıvrıklığı da yok denecek kadar az.

Tek iyi tarafı kolay çıkarılıyor olması. İyi bir makyaj temiliyici ile kirpiklerinizi temizledikten sonra yüzünüzü yıkadığında herhangi bir kalıntı kalmadığını görüyorsunuz.

Benim favori rimelim yine Maybelline'den Falsies Black Drama (kısaca Mor ve dantelli olan)

Pahalı maskaralara denk bir maskara. 

Yazdıklarımın hepsi bana göre. memnun kalıp kullanmaya devam edenler vardır. Benim kirpik yapım farklı olduğu için beğenmemiş olabilirim. yapım gereği kullandığım ürünler hakkında pek olumsuz düşüncelere kapılmadan kullanmayı tercih ediyorum. Gerçekten bu maskara benim umduğumu karşılamadı 

Ürünü indirim zamanında 14 TL almıştım. 

Buradan da kozmetik Firmalarına sesleniyorum. Özellikle Gratis ve Watsons'a 

Ürünlerinin üstüne yapıştırdığınız alarmlar çok kötü. Ürüne yapışıp kalıyor ve çıkmıyor. Üzerinde alarm olan bir ürün kullanmak istemediğimden, alarmı söktüğümde de yapışkan kalıntıları ürünün üstünde kalıyor ve tüm pisliği üzerinde topluyor. 

Dikkat edilmesi gereken bir konu bence.