26 Şubat 2019 Salı

Av Kitap Yorumu




"Aşkın ilk soluğu, mantığın son soluğudur."

Merhabalar 

Bazen bir kitabı çok seversin ama iş yorum yapmaya gelince tıkanırsın. İşte o onlardan birindeyim şu an. Ne anlatmak istesem anlatacaklarım spoi olacağı için fazla detay vermeden yorum yapacağım. Kitabı bana merak ettiren @kitapsokagii na kocaman sevgiler. 

Seveceğimi biliyordum ama bu kadar beğeneceğim aklıma gelmedi. Ben bayağı fantastik kitap seviyormuşum. Yeni fark ettim.

Biraz kitabın konusundan bahsetmek gerekirse; Annabelle Jefferson, ben ona Belle diye seslenmeyi daha çok sevdim, ki Jay’da ona hep Belle diyor.

Neyse, konuya dönersek Annabelle anne ve babasını kaybettikten sonra annesinin yakın arkadaşı ile Hiddenfield kasabasına yerleşir. Kasabaya yerleşir yerleşmez garip şeylerle karşılaşmaya başlar. Bu garip olayların en güzeli Annbelle’nın Jay Sullivan ile tanışması olur. Tabi bunların hiçbir bir tesadüf değildir. Belle her dışarı çıktığında garip ve kapılar ardında saklı konuşmalara şahit olur. Merakına yenik düşer ama korkmadan da yapamaz. Jay’den korkar, Eden ile arkadaş olur, Laura ile tesadüfen tanışır.

Hiddenfield kasabasına alışmaya başlayan Belle etrafındaki insanların çok farklı odluğunu yaşanan olaylar sonucu ile öğrenmeye başlar. Kurtlar, Cadılar, Büyücüler ve Nemfler.
Bu kasaba çok farklıdır. Belle’nın geçmişidir ve geleceğinin ne olacağının belirsizliğidir. Annabelle öğrendikleri ile kendini bulmaya, geçmişini, öğrenmeye ve ne yapması gerektiğine vakıf olur.

"Bırakayım kendi kurduğum gerçekliğimde birisi gerçekten o gözyaşımı silmiş olsun."

Aslında yorumlanacak çok detay var ama o zaman kitabın büyüsü bozulacak. Yazarın hayal gücü, yarattığı fantastik yaşam beni büyüledi diyebilirim. Duyguları, yer tasvirlerini çok güzel anlatmış ve diyaloglar çok güzeldi. Anna’nın iç sesi, Jay ile geçirdiği yalnız dakikaları, Laura ve diğer kızlarla kurulan güzel dostluklar, hızını kesmeyen çarpışma sahneleri çok iyi işlenmişti. Belle’ya üzüldüm Jay’a bazen çok sinir oldum. Hala da öyleyim. Neden mi çok acayip bir yerde bitti ve sonraki romanda ne yapacak merak ediyorum. Benim daha da meraka sürükleyen bir diğer karakter Eden ve Laura.

Roman oldukça uzun yazılmış ama hiç yormadan okutuyor kendini. Güzel ve akıcı aynı zamanda merak uyandırıcı. Ufak tefek tekrarlar, bazen fazla detaylar biraz romandan uzaklaştırsa genel itibari çok çok iyiydi. Başta da dediğim gibi, çok çok sevdim ve başarılı buldum. Daha çok okunmayı beklediğini düşünüyorum. Çaylak’ı hemen okumayacağım biraz daha merak edip öyle okumayı planlıyorum. İkinci romanda Belle’nın gücünü daha çok okuyacağıma inanıyorum. Fantastik, temiz masum bir aşk, iyi arkadaşlıklar okumak isteyenlere bu seriyi öneririm.


"Gücünün farkına var, yapabileceklerini tahmin bile edemezsin."

19 Şubat 2019 Salı

Kalpten Sabıkalı Kitap Yorumu




“İstanbul soğuk ve rüzgarlı bir gecede ardında pelerini uçuşan bir Lord kadar gururlu; tüm hüznüyle şarabını yudumlayan bir kadın kadar da zarifti. Aynı zamanda hem Avrupa hem Anadolu’ydu. Hem ince belli bardakta tavşankanı çay, hem yanında lokumuyla Türk kahvesi… İstanbul tarih, hikaye, efsane ve daha nicesiydi. İçinde yaşattığı insanlar onun eteğinde sürükleyen toz zerreleriydi. Kimi zaman bir girdap, kimi zaman sessiz bir fırtına… Bazen genç bir kızın yazmasında oya, bazen delikanlının salladığı tespih. Dün, bugün, yarın, İstanbul koskoca maziydi insanı küle döndüren. Ve nihayet İstanbul bir zehirdi. En tehlikeli sokak, en zor sınav, sonu olmayan bir oyun… Şah mat edeceği hayatların içinde mozaik bir taş. “




Kalpten Sabıkalı, Aşktan Sabıkalı’nın devam kitabı gibi görünse de bence değil. İlk kitabı çok severek okuyup yorumlamıştım. Ama #kalptensabıkalı yı daha çok beğendim. Yazarın kalemi, anlatış şekli, yaptığı betimlemeler, detaylar çok iyiydi. Hem polisiye, hem aşk romanı olunca bana göre tadından yenmedi. Kurgu iki farklı olay etrafında ilerliyor. Bir taraftan seri bir katili yakalamak için çalışan Savaş ve Bihter, diğer yandan yakalanınca intihar eden yunan asıllı bir suçlunun gizemini çözmeye çalışan Atakan ve Şebnem.

Babasının yaşadıkları ve geçmişten gelen sıkıntıları ile yaralı kapalı bir kutu olan Şebnem’e deli gibi sevdalı deli dolu bir Atakan’ın başrollerini paylaştığı Kalpten Sabıkalı’da özlediğimiz karakterleri yine iş başında. Bihter zaten çok fenaydı. Savaş’la birlikte olduktan sonra iyice ayarları kaçtı. Hele de işin içine evlilik gibi bir kavram girince iyice zıvanadan çıktı.

Ya Atakan’a ne demeli. Deli dolu, şeytan tüylü tam bir delikanlı hallerini okurken beni benden aldı. Şebnem için neler yapmadı ki. Kah melankoliye bağladı beni, kah güldürdü, kah kızdırdı. Hele barda geçen gizli bir görevleri vardı ki sormayın gitsin.

Ben o sayfaları yutarak okudum.

Romanda bahsedeceğim bir diğer karakter de Kancalı. Okuyanlar bilir. Okumayanlar da öğrensinler. Yazar çok güzel bir otoriter aynı zamanda naif bir karakter yaratmış. Ben Kancalı’yı çok sevdim. Buradan duyurulur sevgili yazarJ 

Bir Kancalı romanı isteriz.

Fark ettim ki ben romanı pek anlatmadım. Aslında polisiye romanları yorumlarken olaylardan kaçınırım. Çünkü finaller hep şaşırtıcı olur. Bu roman da öyle. Finale doğru acayip şeyler oldu ve ben çok şaşırdım. Çok da güzel bir final okudum.


Her iki kitap da kendi hikayelerinde çok iyiydi. İkinci kitap için daha çok uğraşıldığı belli oluyordu. Çok araştırılıp iyi kurgulanmıştı ve benim gönlümü feth etti. İkinci kitap için tek olumsuz eleştirim olacak. Ben günlük hayatta ve romanlarda argo sevmiyorum. 

Benim gözümü tırmalayan tek kelimeler argo kelimelerdi. 

Her iki kitabı da gönül rahatlığı ile öneririm. İlk kitabı @birtutamcilek sevgili Yasemin sayesinde okudum ve ona da beni yazarla tanıştırdığı için çok teşekkür ederim. 





12 Şubat 2019 Salı

Muhallebili Tart Kek Tarifi






Merhabalar 

Yeni, yeni tarifler denemeye bayılıyorum. Zaten mutfağın hastayım. Yeni bir şeyler denediğimde de mutfaktan çıkasım gelmiyor . Son günlerdeki favorim de muhallebili tart oldu.  Aslında tart kalıbını elmalı tart yapmak için aldım ama elmalı tart yapmak bir türlü nasip olmadı. 
Şimdi gelelim nasıl yapıldığına.

2 yumurta, 1,5 çay bardağı şekeri iyice çırptım. Sonrasında 1 çay bardağı sıvı yağı ve sütü ilave ettikten sonra, 2,5 çay bardağı unu, vanilyayı, kabartma tozunu, 2 yemek kaşığı kakaoyu iyice elekten geçirdikten sonra hafif yağlanmış tart kalıbına döktüm. Fırınımı 180 derecede az ısıtıp keki fırına verdim. ortalama 10-12 dakika da kekim pişti. Zaten hemen kabarıp etrafa mis gibi  koku salıyor ve siz piştiğini anlıyorsunuz. Büyük bir servis tabağına kalıbı ters çevirip üstüne ıslak bez bıraktığımda kekim bozulmadan çıktı. Görselde de gördüğünüz gibi sonum için harika oluyor. 



Kekim biraz soğuduktan sonra muhallebisi için; 3 su bardağı süt, 3 çorba kaşığı tepeleme un, bir çorba kaşığı tereyağı karıştırarak pişirdim ve  kekimin ortasına döktüm. 




Muhallebi de soğuyunca yarım paket çikolatayı benmari usulu eriterek kaşık yardımı ile muhallebi kekimin üstünü süsledim.  Tadı son derece lezzetli ve hafif olan bu keki denemelisiniz. İlk denememden sonra işte arkadaşlarıma, sonra kız kardeşlerime keki yaparak tattırdım. Şu ana kadar beğenmeyen çıkmadı. Bu tarifi biraz daha değiştirerek çilekli kek, sade meyveli kek olarak yapmayı planlıyorum. Artık siz de denerseniz hayal gücünüzü kullanabilirsiniz. Son derece basit bir kek tarifi değişik tarifler için önerilir. Ayrıca sunumu da çok güzel. 


Başka bir tarifte görüşmek üzere. 

8 Şubat 2019 Cuma

Mim: Hangisini Tercih Edersin?




Merhabalar 

Sevgili okumayagel beni mimlemiş. Linki bıraktım onun cevaplarına bakabilirsiniz. 

Ben öyle sürekli mimlenen bir blog sayfası değilim. Ama mimlendim mi heyecanla cevapları yazmak istiyorum. 

Bu mim olayları çok eğlenceli ve tanıtıcı oluyor. Bende naçizane cevaplar vermeye çalıştım. 

Okumayagel'e çok teşekkürlerimi sunuyorum. 

Hadi cevaplara geçelim o zaman

  • Hangisini tercih edersin? Uçabilme yeteneğinin olmasını mı yoksa su altında da nefes alabilmeyi mi? Neden? 

Uçabilmeyi isterim. Uçmak paraşütle atlamak hayallerimin arasında. Ölmeden yapmak istediğim birkaç şey. Uçmak özgürlük değil de nedir? Yeryüzüne gökyüzünden bakmak. Derin derin nefes almak ve havaya karışmak. Kesin uçabilmek diyorum. 

  • Hangisini tercih edersin? Sonsuza dek etrafının kitaplarla çevrili olmasını mı yoksa evcil hayvanlarla mı?  Neden? 
Kitap, kitap ve hep kitap. Okumadan yapamam. Yanımda sürekli bir kitap taşırım. Onlara bebek gibi bakarım. Sayfa kokularını içime çekerim.  Ama ben hayvanları da çok severim. Özelikle köpek. Bu seçimi yapmak istemezdim ama canlı bir varlığa cansızı seçtim. 
  • Hangisini tercih edersin? Büyük ellere sahip olmayı mı yoksa büyük ayaklar mı? Neden?

Kemikli bir karedeniz kadını olduğum için el ve ayaklarım biraz büyük. 39 numara ayağım var. Parmaklarım uzun. Bu soru için tercih yapamıyorum. Her ikisini de sahibim:)
  • Hangisini tercih edersin? Geriye kalan hayatının tamamında çay içmeyi mi yoksa kahve içmeyi mi? Neden? 

Tabi ki kahve. Türk kahvesi sevdalısıyım. Şimdi soruları cevaplarken çay içiyorum:) Birde çayın memleketindenim. Bunu söylemek çok ayıp oldu fakat kahve bir başka benim için. 
  • Hangisini tercih edersin? Pilav üstü kurumu yoksa köfte patates mi? Neden 

Ama çok zor sorular bunlar. Pilav, köfte patates olmaz mı? Tercih yapayım o zaman; köfte ve patates. Köfte patates sevmeyen var mı? Hele çocukların bir numaralı yemeği.

  • Hangisini tercih edersin? Sınırsız döner mi? yoksa sınırsız kokoreç mi? Neden? 
Offff!!!! İkisini de severim ama sürekli kokoreç sağlık için zararlı olabilir o zaman et döner:) Hem de tombik döner olsun. Ayyy acıktım şimdi. 
  • Hangisini tercih edersin? Ölüm saatini bilmeyi mi yoksa nasıl öleceğini bilmeyi mi? ( Ölüm tarihini ve şeklini değiştiremiyorsun) Neden?
Ölüm saatimi bilmek istemem. O zaman gün sayar olurum ve bu beni çok mutsuz eder. Hiçbir şey yapamam. Nasıl öleceğimi bilmek daha iyi. O zaman belki hafifletici bir şeyler yapabilirim. 

  • Hangisini tercih edersin? 500 yıl gelecekte yaşamayı mı yoksa 500 yıl geçmişte yaşamayı mı? Neden?

Aaaa kesin geçmiş olsun isterdim. Geçmiş zamanda çok yaşamak isterim. Kabarık elbiseler. Bukleli saçlar, edebiyatın daha çok önem kazandığı zamanlar. Çok çok güzel olur bence. Eski İstanbul Beyoğlu’nda gezmek ne güzel olurdu şimdi. 

  • Hangisini tercih edersin? Her yıl yenilenen tek seferlik uluslararası bir uçak bileti mi  yoksa yurt içinde geçerli sınırsız uçak bileti mi? Neden?


Yurt dışı uçak bileti. Yanında vizesi de olursa çok makbul olur. Ben yurt içinde elimden geldiğince gezmeye çalışıyorum. Doğa, deniz, göl manzaralı iller her zaman önceliğim. Yurt dışında da gezilecek onca güzel memleket var. Her sene yenilenen farklı bir ülke uçak bileti makbulümdür.

  • Hangisini tercih edersin? Daha çok dinlemeyi mi daha çok konuşmayı mı ? Neden?

Dinlemek.  Dinlersen kaşındaki anlar, saygı duyar, yardımcı olursun. Dinlemeyi bilmiyorsan nasıl konuşacağını da bilemezsin. 

Güzel bir mim oldu mu? Karar sizin. Umarım beğenmişsinizdir. Katılmak isteyen olursa beklerim ama ben tek bir kişiyi mimliyorum. Son zamanlarda kendisini severek takip ettiğim alanayarts

Cevaplarınızı bekliyorum:)            

4 Şubat 2019 Pazartesi

Ocak Ayı İzlediklerim

Merhabalar

Uzun zamandır ne dizi be de film izliyordum. Çok ara verdiğimi hatırlayarak biraz dizi ve filmlere yoğunlaşmak istedim ve bu ay güzel filmler seyrettim ve yeni bir dizinin 1. sezonunu tamamladım.

İzninizle şimdi biraz film ve dizi yorumu yapmak istiyorum.

Filmler:




John Wick 2'yi yılbaşı akşamı TV'de bir şey bulmayınca seyrettim ve birincisini daha çok beğendiğimi fark ettim. Yine John Wick tek başına herkesi yenmeyi başardı. Şu sıralar üçüncü film sinemalarda yerini alacak. Takip edenler sinema keyfi yaşayabilir. 





Bird Box son günlerde çok izlenen ve konuşulan bir film oldu ve bende merak ederek seyrettim. Ne olduğu belli olmayan gizli bir ruh gibi bir şey insanları ele geçiriyor. O ruh gibi şeyi gören kişilerin gözleri değişiyor ve anında kendilerini öldürüyorlar. Yaşamak için tek çözüm gözleri bağlamak. Bir nevi kör olarak hayatta kalmak. Neden böyle bir şey oldu, neden bitmedi film boyunca bilinmese de, film baştan sona gerilimi iyi yansıttı ve kendisini seyrettirdi. 





İstanbul Kırmızısı vizyona girdiğinde oldukça merak ediyordum ama hiç beğenmedim. Zaten ne olduğunu da pek anlamadım. Karmaşık bir filmdi.  





The Girl On the Train (Trendeki Kız) Kitabı uzun süre çok satanlarda olan Trendeki Kız benim beğenerek okuduğum kitaplarımın arasında yerini almıştı. Kitaptan filme uyarlanan filmlerin tadı kitap gibi olmaz. Aynı hissi yaratmaz ama bu film yüzde doksan romandaki gibi uyumluydu. Detaylar ince ince yansıtılmıştı ve konu bütünlüğü tamdı. Kitap gibi filmi de çok beğendiğimi söylemek isterim. 





Görümce; Cumartesi yorgunluğum üstümden gitsin, bedenim uykuya teslim olsun diye seyretmeye başladım ve gülmekten uyuyamadığım gibi uykumu da kaçırdım. Gupse Özay'ın güzel oyunculuğu, rolü ile bütünlüğü, mimikleri , hareketleri, beden dili çok iyiydi. Çok keyifli bir filmdi ve izlemeye değerdi. 


Son olarak sömestr tatili için oğlum Berke ile sinema keyfi yaptığımız Oyunbozan Ralph 2 İnternet oldu. İnternetin içine sızan ikili hem dostluklarını pekiştirirken hem de bozulan cihazlarını kurtarmak için çabalarlar. Görseller, müzik ve animasyon bir harikaydı. Her şey kötü bile olsaydı ki olmadı, Berke'nim mutluluğunu görmek bana yetti.


Dizi:




You'nun birinci sezonu 10 bölümden oluşuyor. Kitapçı olan Joe'nun dükkanına gelen Beck'ten aşırı hoşlanınca kızı kıskaç altına alır. Sosyal medya aracılığı ile kızın evini ve gittiği her yeri tespit eder ve  bir şekilde hayatına sızar. Son derece piskopat olan Joe'nin neler yapabileceğini tahmin etmeniz çok zor. Seyredilebilecek bir dizi. 

Ocak ayını güzel film ve dizilere vakit geçirirken dört tane de kitap okudum. 

Siz neler yaptınız?