30 Nisan 2014 Çarşamba

Erkek Çocuk Yetiştirmenin Zorlukları

Berke benim sürpriz yumurtam. Ben onu öyle seviyorum. Bir kız evladım varken  on dört sene sonra ikinci kez erkek çocuk sahibi oldum.   

İlk çocuk deneyiminden yıllar sonra ikinci bir çocuğu tekrar büyütmek beni hamileliğimin ilk başlarında bayağı korkutmuştu. Eşimle günlerce konuşmuştuk. Tek çocuk olsun geleceği tam olsun diye düşünüyorduk sürekli. Her anne baba gibi düzgün bir yaşam istiyorduk çocuğumuza ve tek olduğunda ihtiyaçlarının tam olarak karşılayacağımızı düşünüyorduk. Bizim düşündüğümüz gibi olmadı. Allah bize Berke'mi verdi. 

Çocuğunuz olduğunda hayatınız kökünden değişmeye başlıyor. Yaptığınız her şeyi attığınız her adımı onu düşünerek yapmaya başlıyorsunuz. Hani diyorlar ya çocuğum beni hayatımı değiştirmez. Yalan. bal gibi değiştirir. Değişiyor da.

Ben bir kız ve erkek çocuk annesi olarak,  erkek çocuğunun yetiştirmenin zorluğundan biraz bahsetmek istiyorum.

Kızımda çok erken anne olduğumdan oğlumda daha tecrübeli olacağımı düşünmüştüm. Bu düşüncede yanılmışım. Bebek yada çocukta olsalar bazı özellikler doğuştan belli ediyor kendini. Berke bizim için zor bir çocuk gibi geliyor. 

Biraz bahsetmek istiyorum. 

Oğlum şu an dört yaşında. Nisan ayı doğumlu. Tam bahar çocuğu. Koç burcu erkeği, babası gibi. Üç gün geç doğsaydı babası ile aynı gün doğacaktı. 2010 senesinde eşimin en güzel doğum günü hediyesi Berke Arel'in dünyaya gelmesi oldu. 

Bir buçuk yaşına kadar uslu bir çocuktu oğlum. Yemesi içmesi normaldi ama konuşmuyordu. Bir kaç kelime o kadar. Ağzının içine bakıyordum konuşsun diye, sürekli bir şeyler anlatıyordum ama yok konuşmak istemiyordu. İki yaşına geldiğinde konuşması on kelime bile bulmuyordu ve sürekli bir ısırma eylemi gösteriyordu. Konuşmaması bir yana ısırması beni daha çok endişelendirdi kendi başıma üstesinden gelemeyeceğimi düşünerek onu doktora götürmeye karar verdim. Üç  defa belirli aralıklarla doktora gittim. (Burada anti bir parantez yapıyorum İstanbul Cerrahpaşa Hastanesinde sırf çocuklar için açılmış olan bir poliklinik var. Çocuk Psikoloji Polikliniği. Çok güzel ve detaylı ilgileniyorlar.) Konuşmaması için bir kaç test yaptılar ve erkek çocuğunun geç ilerlemesinden sorun olmadığını ve  2,5 yaşına geldiğinde elli kelime kullanmazsa o zaman endişelenmek gerektiğini konuşma terapistine yönlendireceğini söylediler. Isırması ve hırçınlığı için benim kontrol etmem gereken noktaları vurgulayarak, oğlumla kaliteli bir zaman geçirmemi söylediler. Ben yeteri kadar ilgilendiğimi düşünüyordum oğlumla. Yanılmışım yeniden. Ben çalıştığımdan ve oğlumu babaanneye emanet etmenin verdiği vicdan azabından yakınırken doktorunun verdiği tavsiyeleri dinlerken ağlamaktan beter olmuştum. İlgi ve alakam eksikmiş. Tam anlamıyla verimli değilmiş. Doktorumuzu can kulağıyla dinledim. Ne derse uygulamaya başladım. Şu an bunları yazarken o zaman çok üzüldüğümü ve ağladığımı hatırlıyorum. Uzmanlar boşuna söylemiyor en az üç yaşına kadar çocuklarını anneler yetiştirmeli. 

Eve işten geldikten sonra evle değil Berke ile daha çok ilgilenmeye başladım. İşte çalışan kadın olmak evde ev hanımı olmayı engellemiyor maalesef. Evde sizin gelmenizi bekleyen minik gözler ilgi ve şefkat bekliyor. Kapıda annesini bekliyor. Evde işler ne kadar acil olursa olsun eve girer girmez oğlumla en az yarım saat oynadıktan sonra diğer işlerime bakıyordum. Çocuklar oyun oynamalı. Eşimle ben Berke ile yeni oyunlar oynamaya başladık. Daha sık parka gittik. Beraber dans ettik. Çocuk dergilerinden çıkan çıkartmaları yapıştırdık, maket sokaklar yaptık. Deniz kıyısından topladığımız taşları boyadık. Daha neler neler. Şu an kitaplıkta benim romanlarım kadar Berke'nin çocuk dergileri mevcut. Hepsini saklıyorum. Berke okumayı öğrendiğinde beraber okuma yapacağız.

Allah'a şükür oğlum birden konuşmaya başladı. Artık uzun cümlelerimiz var. Hala bazı kelimelerin harflerini kırpsa da ben her dediğini ve derdini anlayabiliyorum. 

Sorunlarımız yaşımız büyüdükçe farklılaşıyor.

Son zamanlarda sürekli bir itiraz halindeyiz. Ne söylersek söyleyelim hep olumsuz cevap alıyoruz. Akşam yemeği yedirmek tam bir işkence.Oyun oynayarak evde koşarak yada sobe oynayarak bir kaşık yemek yedirme derdindeyiz. İtiraz etmeden yediğimiz bir kaç şey makarna,pilav ve ayran. Onun dışında sebze yedirmek tam bir ölüm. Yedirme konusunda inat edersek o bizden daha inatçı saatlerce yanağında yemeği bekletiyor ve sonunda o kazanıyor ağzındakini tükürüyor. Eşimle konuştuğumuzda kızımız Damla böyle değildi diyoruz. Onu yedirir yat uyu dediğinde uyuturduk Ama gel gör ki Berke'ye laf geçiremiyoruz. Biz aynı anne babayız. Aynı terbiyeyi oğlumuza vermeye çalışıyoruz ama bizim oğlana laf geçirmek mümkün olmuyor. 

Oğlumu karşıma alıp onun boy hizasında durup gözlerinin içine bakarak anlatmaya çalışıyorum. Anlattıklarımı anlıyor, "Yapmayacaksın bir daha tamam mı?" diyorum. "Tamam" demiyor. O da biliyor tamam dediğinde yenilgiyi kabul edeceğini, bacak kadar boyuyla bana meydan okuyor. Bazen o minik beyninin bu kadar akıllıca nasıl çalıştığına anlam veremiyorum. hep bir itiraz halindeyiz. Ben pes ediyorum o pes etmiyor. 

Artık kabullendim asi ruhlu bir oğlum olacak:)))

Başka bir sorunumuz da sürekli güreşmek. İçimizde bir enerji patlaması var ve durmuyor. Beş dakika yerinde durmaz mı insan yok, sürekli bir koşuşturma halindeyiz. Evde babasıyla resmen savaşıyor. Yorulmakta bilmiyor hiç, elimizde bir ağır. Vurduğu yerde güller açıyor:)))

Akşamları eve gittiğimde Berke sürekli yanımda oturmak istiyor ve onu kucağıma almamı, ona sarılarak oturmamı istiyor. "anne kucağında yatıcam" diyor sürekli. Bu konuşmalar canımı acıtıyor. Oğlum tüm gün beni özlüyor ve akşamları eve geldiğimde sadece onunla olmamı istiyor. 

Geçenlerde iş için bir seyahate gittiğimde altı gün boyunca onu annemde bırakmıştım. Onu almaya gittiğimde beni gördüğünde sevinçten ne yapacağını şaşırmıştı. Öpüştük koklaştık, oyun oynadık. Aradan bir kaç saat geçtikten sonra yapmayacağı şeyler yapmaya başladı. Gece pek uyanmayan çocuk uykusunda sürekli ağlayıp durdu. Susturamadım. "Anne gitme" dedi. Berke'nin evi dışında kaldığı ilk yerdi ananesinin yanı. Onu bırakıp bir yerlere gittiğimi anlamıştı ve bana çok kızgındı. Kızgınlığını da yaramazlık yaparak ortaya döktü. İki haftada ancak normale döndü. Şimdilerde biraz daha uysal. 

Çocuklarının kendi evlerinde bakılması gerekiyormuş. Bunu bir programda dinlemiştim. Berke kendi evinde bakılıyor. Babaannesi her gün ona bakmaya geliyor. Genelde de ben o uyurken evden çıkıyorum. Uyanık olduğu zamanlarda ki o zamanlar hiç olmasın istiyorum "Anne gitme." diyor ve sürekli ağlıyor. O ağladıkça ben içim ezile ezile işe gidiyorum. En kötüsü de nedir biliyor musunuz? Hasta veya ateşli onu bırakmak. 

Hani diyoruz ya küçük daha anlamaz. Anlıyorlar. Her şeyin farkındalar.

Anne baba olmak çok zor. On sekiz yaşındaki kızımın sınav stresi, dört yaşındaki oğlumun her şeye itiraz etmesi, benim onları mutlu etme ve hep yanında olma isteğim.. Çok zor. 

Şimdiki çocuklar çok mu zor büyüyor yada çok mu akıllılar  bilemiyorum. Bu büyüme evrelerinde olan biz ebebeyinlere oluyor diye düşünüyorum. Haksız mıyım?

Anne baba olarak en çok sabır gösterdiğiniz şey evladınıza olan sabrınız. 

Daha yolun başında olduğumuzu düşünüyorum. Bakalım başka neler göreceğiz. 

2 yorum :

  1. Rabbim yrdımcıniz olsun inşaallah bu dünya imtihan dünyası allahımın huzuruna çıkıncaya kadar hayırlı imtihanlar vermek nasip etsin cümlemize çalışan bir anne için zor yıllardan geçiyorsunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Hayırlı evlat yetiştirmeye çalışıyoruz bizde her anne baba gibi. Hayat imtihan dünyası. İyi bir insan olarak bu dünyadan gitmeyi nasip eylesin Allahım bize.

      Sil