13 Nisan 2014 Pazar

Mercedes-Benz Global Training Experience 2014 Faro

Nisan ayının ilk yazısını yapmış olduğum gezi ile ilgili hazırlamak istiyordum ve şimdi yazmak nasip oldu.

On üç yıldır otomotiv sektöründeyim ve yetkili serviste müşteri danışmanı olarak çalışmaktayım. Uzun yıllar Skoda ve Volkswagen'de çalıştıktan sonra hedeflediğim marka olan Mercedes-Benz'de bir buçuk yıldır çalışıyor ve uzun yıllarda bu marka altında çalışmaya devam etmek istiyorum. 

Mercedes-Benz'in 2014 yılı için düzenleyeceği Global Training Portekiz'de olacaktı ve haber kısa sürede bize ulaşmıştı. 

Global Training'e Sertifikalı müşteri ve satış danışmanları, servis ve satış müdürleri katılıyorlar. 

Bende sertifikamı altı aylık bir eğitim sürecinden sonra yazılı ve sözlü uygulamalı sınavdan sonra ocak ayında almıştım ve ocak ayından beri traininge katılmak için bekliyordum. Hem ilk kez yurt dışına çıkacak hem de dünya genelinde hazırlanmış olan bir organizasyona katılacaktım. 

Daha öncede diğer markalarda çalışırken eğitimlere ve workshoplara katılmıştım ama hiç biri Global Training kadar beni heyecanlandırmamıştı. 

Ben yaşadığım ilk yurt dışı deneyimimi iki ayrı gözle anlatmak istiyorum. 

Birincisi Mercedes- Benz çalışanı olmak, ikincisi turist olarak bakış açım. 

Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra vardığımız otel tam anlamıyla Mercedes-Benz'in kimliğine bürünmüş durumdaydı. her alana park edilmiş araçlarımız bayraklarımız, afişlerimiz, göz alıcıydı. Markanın büyüklüğü ve kalitesi, imajı yıldızın ihtişamı, gözünün gördüğü her alanda sizi yakalıyordu. Her yer Mercedes-Benz'di

Çok büyük bir organizasyon olan Global Training farklı ülkelerin katılımcılarıyla birlikte bir arada yapılıyordu. 

Faro'da kalacağımız süre üç gece iki günden oluşuyordu. Bir buçuk günde yeni C Serisi, Gla, S Class, Coupe ve V Serisinin tanıtımlarını  ve yeniliklerini görüp, test edip kalan yarım günlük bir zamanda serbest takıldık. 

Eğitim verilen sınıfların düzeni, araçların getirilmesi, organizasyonun eksiksiz hazırlanması aralık ayında tamamlanmış ve o zamandan bu yana 35.000 ziyaretçiyi karşılamıştı. 

Araçların daha piyasaya çıkmadan önce yeniliklerinden haberdar olmak ve onların test sürüşlerine katılıp test etmek, muadillerini kullanmak çok keyif verici noktalardı. 

Test sürüşlerinde yanındaki arkadaşımla çılgınca eğlendik. Hatta konvoyda heyecan yarattık. Ortalığı karıştırdık diyebilirim. 

Ben serviste genelde kısa mesafelerde araç kullanırken, yapmış olduğumuz uzun test sürüşlerinden büyük bir haz aldım.

Eğitimimizin bitişinde yapılan kapanış şovu çok etkileyiciydi ve görülmeye değerdi. (Maalesef kapanış şovunu sizinle paylaşamayacağım çünkü çekim yasaktı.)

Kısacası Mercedes-Benz ayrılacağını Global Training'de bir kez daha anladım. 

Şimdi sırada serbest zaman vardı ve gezme zamanıydı.

Benim gözümden Portekiz...

Yolculuğumuzun ilk günüde Faro'ya aktarma yapmadan önce dört saatlik bir zamanda Lisbon'u gezmek istedik. İstanbul'dan kalkıp uzun bir uçak yolculuğundan sonra Lisbon'u görmemek olmazdı.

Şehir merkezine gittik bir kaç arkadaşla birlikte. Şehire baktığınızda kültürün ve etkin yapının bozulmadığını, yeni binalara yer verilmediğini gördük. Temiz bolca yeşil, gürültü kirliliğinin olmadığı bir Avrupa şehri. Geleneksel bir mimariye sahip bir ülke. Bir medeniyet ülkesi. Şehir merkezi büyük bulvarlara sahip hemen her yerde büyük anıtlara rastlayabilirsiniz. Bizde sokaklar arasında geçişler yaparak kısıtlı zamanımızda bir çok yeri keşfetmeye çalıştık. O gün havanın yirmi beş derece olması gezip dolaşmamıza daha da bir yardımcı oldu. Sokaklar arasında dolaşıp bolca fotoğraf çekerken, temiz havanın ve okyanus suyunun burnumda bıraktığı kokuyla mest olurken sevdiğim bir arkadaşımın söylediği bir cümleyi hatırladım "Bir şehri yaşamak istiyorsan ilk önce sokaklarında dolaşmak gerekir."  

Üç saatlik bir zamanda gezdik, güldük, eğlendik, yedik ve içtik.

İkinci durağımız Faro.

Faro'da indikten sonra kalacağımız Salgados Grande Hotel'e otobüsle giderken manzaranın keyfine varıyordum. Sağlı sollu portakal bahçeleri, gelincikler ve papatyalar doğa hayranı olan benim gibi biri için muhteşemdi. 

Tesisin her yerinde palmiyeler, çiçekler vardı. Güneşli bir gökyüzü, sabah saatinde duyduğum saka ötüşleri, mis gibi ciğerleri bayram ettiren hava, okyanus tuzunun kokusu... 

Daha nasıl tarif edebilirim ki... 

Bize ayrılan serbest zamanımızda otele yakın olan Vilamoura gitmeye karar verdik arkadaşlarımızla. 

Vilamoura Marina tam da benim görebileceğim bir yerdi. Güneşin batışını ve yarattığı kızıllığı görebilecek, atlas okyanusu kıyısında gezebilecek, sahilde yürüyebilecek, dalgaların büyüklüğünü ve sesini yakından duyacaktım. 

Düşündüklerimin hepsini uyguladım. 

Ayaklarım yürümekten yorulana kadar gezdim. 

Deniz kenarında bir barda oturarak, balıkları seyrederek soğuk biralarımızı yudumlayarak uzun bir süre zaman geçirerek dinlendik. Üşümemiş olsak kalkacağımız da yoktu. 

Gecenin sonunda da bir İtalyan Restorandın da mis gibi fesleğen soslu makarnayı yiyerek geceyi bitirdik. 

Vilamoura bana güneşin kızıllığı ile birlikte huzur kattı. 

Portekiz'in temizliği yayalara verilen önem, sessizliği, kurallara karşı duyulan saygı, buldukları bir avuç toprağı yeşillendirme ve sulamaya uğraşmaları, gürültü kirliliğine yer vermemeye çalışmaları takdir edilir benim gözümden. 

Bu deneyimi bana yaşatan Mercedes-Benz'e teşekkürü bir borç bilirim. 

Şimdiden bir sonraki nerede olur diye düşünür buluyorum kendimi. 

Kendi duygularımla ve düşüncelerimle Mercedes-Benz Global Training Experience 2014, Faro'yu anlatmaya çalıştım. 

Ben her zaman yaşadıklarımızdan keyif almayı bilirsek, bize sunılanlar bizi mutlu edebilir düşüncesindeyim. Ben olumsuzluklara pek fazla takılmadan gördüğüm şeylerin tadına varmaya çalışıyorum. 

Bunlar benim fikirlerim, başka gidenler benim gibi düşünmeye bilir. 


Bir kaç fotoğraf paylaşmazsak olmaz sanırım:)))




























Hiç yorum yok :

Yorum Gönder