Hayatımızın
kontrolü bizim mi elimizde ki? Öyle görünüyor gibi, ama değil.
Biz
nereden başlayacağımızı bilmeden geliyoruz bu dünyaya ve savruluyoruz oradan
buraya veya şuraya. Seçimlerimizi yapmadan atılıyoruz hayatının içine,
balıklama dalıyoruz. Yaptıklarımız bizim yapmak istediklerimiz mi? Nerede seçmek
istediklerimiz? Biz neredeyiz?
Bir
düzen tutturmuş gidiyoruz. Bir senaryo yazılmış bizim için, başlanmış oynuyor
ama ya sonrası... O belli değil işte. Kalmış bir yerlerde ya tıngırdıyor ya da
seri şekilde akıyor. Ben neresindeyim o senaryonun ya siz neresinde? Olmak
istediğimiz yerde miyiz?
Nerede
olmak istediğimizi bilmek gerekiyor aslında. Birçoğumuz bilmiyoruz ki bunu.
İstemediğimiz hayatı seçiyoruz ve bize sunulanla yetinmeye çalışıyoruz.
İstemediğimiz işte çalışıyor, istemediğimiz kişilerle konuşuyor, istemediğimiz
insanlarla beraber yaşıyoruz. Alışmışız bir kere.
Alışkanlıklarımız
var.Kurtulmak çaba gerektiriyor ve bazen bu çabayı kendimizde bulamadığımızdan
düzenimizi bozmaktan çekiniyoruz. Yeni bir yaşam kurmak korkutuyor ve yoruyor
bizi. Mutsuz veya mutlu bir şekilde devam ediyoruz yaşamaya. Dengemizi
sağlamaya çalışıyoruz. O an akıp gidiyor işte hayat.
Gidiyor
mu?
Hayatın
neresinde kalıyoruz o anda? Ne ikram edilmiş ki bize? Yaşanmışlık kötü
gidiyorsa şayet, çıkmaz bir yol sanki. Girdin mi içine dalıp kalıyorsun öylece.
Çıkamıyorsun ki bir türlü. İç içe geçebilen hayatları yaşıyoruz. Ne arıyoruz
aslında, ne buluyoruz?
Bir
bakmışsın kendinle geçinememeye, kavga etmeye başlamışsın.
Hayat
bizim elimizde mi ki?
Hayat
bir şeyleri ertelemek kadar uzun değil aslında. İnsanın ömrü boyunca yaşayacağı
yazlar ve kışlar ne kadar uzun gözükse de, değil. Matematiğe vurdun mu kısacık
kalıyor gözünün önünde. Birde günümüz şartlarında ki yaş ortalamasını hesap
edersek, ömür bitti, gitti. Bir bakmışsın dönüp geriye koca bir hiç belkide...
Her şey yanı başımızda duruyordur da biz göremiyoruzdur olanları. Hayat çıkmaz bir yol değil, her zaman farklı fırsatlarla karşı karşıya gelebiliriz. Bezende akışına bırakıp gitmemiz gerekebilir. Kurallara ve alışkanlıklara çok bağlı kalmadan içimizden ne geliyorsa yaşayıp denemeli, sonucunda katlanılmalı. Sırf bu benim kaderim, alın yazımda buymuş deyip bırakmamalı. Bu senaryoda sen nasıl bir oyuncusun, onu sormalı kendine. Kötü gideni iyiye çevirebiliyor musun? Çabalıyor musun? Durup bir mola vermeli. Her şey kötü olabilir, sen nasıl karşılıyorsun, üstesinden gelebiliyor musun? Önemli olanı kavramalı. Nerede neyi arayacağını bilmeli o duraklarda bulunmalı. Yoksa göçebe kuşlar gibi oradan oraya uçup gideriz.
Hep bir mücadele içerisindeyiz. Bir savaş bizimkisi. Galip gelmek için kıyasıya savaşıyoruz. Hayatın kendisi mi kötü, yoksa onu kötü yapan zora sokan biz mi? Suçu hayata yıkarak kendimizi mi kandırıyoruz. Evet kandırıyoruz.
Doğru
yaşamayı becerebiliyorsak ne mutlu bize.
Hep olumsuz mu konuşuyorum ne.
Gülmeli
bol bol. Ara sıra da ağlayarak da gülmeli. Her ağlamanın ardından mutlu
olunabilmeli. Bizi mutlu eden güldürebilen insanlarla birlikte olunmalı.
Tek
bir şansımız var. Bir kere doğuyoruz, ikincisi olmayacak. Ne istiyorsak onun
hayalini kurarak, yapmak istediklerimiz yaparak severek devam etmeli
yaşamımız. Bize bahşedilen tek hayatımızı da ve şansımızı da iyi değerlendirilmeli
ve sevgiyle yaşanmalı. Hep sevgi olmalı. Sevmeli ve sevmekten hiç vazgeçilmemeli.
Ne
kadar konuşsakta, yazsakta, yaşasakta, hayat bir şekilde devam ediyor.
Hepimiz
Oyuncuyuz Bu hayatta. Bitmeyen Film Bizimki...
''Hayatın neresinde kalıyoruz o anda? Ne ikram edilmiş ki bize? Yaşanmışlık kötü gidiyorsa şayet, çıkmaz bir yol sanki. Girdin mi içine dalıp kalıyorsun öylece. Çıkamıyorsun ki bir türlü. İç içe geçebilen hayatları yaşıyoruz. Ne arıyoruz aslında, ne buluyoruz? ''
YanıtlaSilBu paragrafın cevabını bilen varsa bana söylesin tam beni anlatıyor.
Hayat çatlak bardakdaki su gibidir.İçsende tükenecek içmesende. Hayatını yaşamaya bak, yaşasanda bitecek yaşamasanda.... Murat Koç
YanıtlaSilMurat Bey hayatımız yaşasakta yaşamasakta bitecek çok doğru. Önemli olan artık dolu dolu yaşamak. Keyifle ve zevkle.
Sil