28 Kasım 2013 Perşembe

Ben Değil De Biz Olsak...

Ne kadar dayanıklıyız? Kendimize soruyor muyuz bu soruyu?

İnsan olarak bizler farklıyız. Farklı yaratılmışız. Duygu ve düşüncelerimiz var. Kötüyüz çok zaman. Benciliz genelde de. Hep istiyoruz karşımızdaki bizi anlasın, dinlesin, istediklerimizi yapsın, hep haklı çıkalım. Benim sözüm geçsin. Ben ben ben olayım. Hep bir beklenti içerisindeyiz. Hep savunmacı. Hep iddiacı.

Neden bir adım atmak zor geliyor ki bize? Neden yanaşmaktan kaçınıyoruz? Gururumuz mu incinir? Küçük mü düşeriz? Yooo hiçbir yerimize bir şeycikler olmaz. Yeter ki yapmak isteyelim ve yapmak için çaba sarf edelim. Yapmıyoruz ama. İstemiyoruz. İşimize gelmiyor aslında.

Etrafımda bulunduğum kişiler hep bir şeylerden şikâyetçi. Zaman zaman bende. Çözüm üretmek yerine şikâyetlerimiz çoğaltıyoruz. Durup düşünmüyoruz, anlık hareket ediyoruz. Sinirlerimiz sürekli tepemizde. Hep bir saldırganlık halindeyiz. Hemen tartışmaya başlıyoruz. Öfkemize yenik düşüyoruz çoğu zaman. Ne oluyor sonra üzüntü, acı, ağızdan çıkmış kötü kelimeler. Telafisi olmayan sözcükler.

Gülmek ve eğlenmek varken neden üzüyoruz ki kendimizi? Yazık değil mi bize? 

Nerede kaldı iletişim? Nerede kaldı hoşgörü?  Nerede, nerede neredeler? Ben hep soruyorum sürekli ve cevabı bulamıyorum çoğu zaman. Siz bulabilir misiniz?

Cevaplar yok, uçuşmuş. Yakalayıp da geri getirsek. 

Konuşmadan olmuyor. İnsanlar konuşa konuşa dememiş boşuna atalarımız. Mutlaka anlatmalı insan içinden geçeni. Hislerini, duygularını. Anlatılmadan nasıl ifade edeceksin ki kendini. Susmamalıyız. Susarak değişmiyor ki olanlar. Kalıyor öylece ortada. Daha çok istifleniyor. Arttıkça artıyor. Yığılmaya başlıyor. 

Sen anlatmasan o nereden bilecek ki içinden geçenleri, düşüncelerini, görüşlerini, seni. Anlatmıyoruz ya da anlatamıyoruz. Kaçınmamalı. Korkmamalı. Özgür olmalı. Ben olmalı. Sen olmalı. Kendin olmalı.

Konuşmak yormasın bizi. 

Kendimize yaptığımız en büyük kötülük içimize kapanmak ve küsmek.

Çoğu zaman susmayı tercih ediyoruz ve böylece sırtımıza daha çok yük biniyor. Taşıyamayacağımız durumda kaldığımızda da patlama noktası gelip, bir çığ haline dönüşebiliyor. Sonrası bommmm. İçimizdekileri kusmaya başlıyoruz birer birer. Şöyleydi, böyle oldu. Sen bunu yaptın. Ben bunu yaptım. Suçlamalar, tartışmalar, kavgalar ve küslük... 

Mutluluk da, mutsuzlukta iki dudağın arasında. Oradan yayılan harfler birçok durumu belirliyor aslında. Öncü oluyor bize. 

Annem her zaman söyler bana yedi kere düşün bir kere konuş diye. Annemim bu sözü hep kulağımdadır benim. Konuşurken çok dikkat ederim karşımdakini kırmamaya, üzmemeye çalışırım. Herkes değerlidir benim nezdimde. Geri dönüşü olmayan sözcüklerden kaçınmaya çalışarak konuşurum. Gel gör ki aynısını ben yaşıyor muyum? Hayır.  

Bizlerin kötü olduğunu düşünüyorum. Hırslarımız, duygularımız bize kötü şeyler yaptırıyor ve intikam almaya yöneltiyor. Beyin hemen başlıyor kötü planlar yapmaya. Hep bir misilleme hep bir kapak yapma olayı var içimizde. Hesap soruyoruz sürekli.Savunmayıcıyız.Güçlü olmak üste çıkmak istiyoruz her fırsatta. İçimizden yayılan gizli güç yukarılara tırmanya başlıyor ve bir bakıyoruz ki onun esiriyiz. Hapsolmuşuz ve o şekilde yaşamaya alışmaya başlamışız.

Hesap sormasak olmaz mı?

Ben inancımız kaybetmemiz gerektiğine inanıyorum. İnsani duygularımızı bırakmayalım. İyilik ve hoşgörü hep içimizde olsun. Yardımlaşalım ve paylaşalım. En azından birbirimiz anlamak için çaba gösterelim. En önemlisi dinleyerek karşımızdakine değer verelim.
  
Kötü olmak çok kolay önemli olan iyi ve iyi kalabilmek.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder