30 Haziran 2016 Perşembe

İş Hayatı ve İş Arkadaşları


Merhabalar

Biraz iş hayatı hakkında konuşalım isterim, ne dersiniz?

İş yaşamımız hayatımızın büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor. Günümüzün en verimli ve en uzun zamanı ise  işte geçiyor. O yüzden iş yerindeki huzur, diğer yaşantımızı da kapsadığından ne kadar huzurlu ve ne kadar bir iyi iş hayatımız varsa, bizde bir o kadar huzurlu ve mutlu oluyoruz.

Son zamanlarda çevremdeki arkadaşlarım ve başka çalışanlar ve bende dahil olmak üzere hep iş yerlerimizde yaşadığımız sıkıntıların bizi ne kadar rahatsız ettiğinden, günlük yaşantımızı ne kadar çok etkilediğinden konuşup duruyoruz.

Günde on saat neredeyse işteyiz ve çok zaman yoğunluk ve stres yaşamaktayız. Aslında bir nevi psikolojik baskı altındayız. İş yeri ahlakı ve kanunlarına uymak, müşteri memnuniyetini sağlamak, çalışma arkadaşlarınızla iyi geçinmek, işimizi layıkı ile yapmak bir iş yerinde olmazsa olmazlarımız.

İşte bunları yaparken yaşadığımız onca olumsuz davranış ve işlerle de uğraşmak gerekiyor ki o zaman işin içine profesyonellik ekleniyor.

Ben hepimizin ortak sıkıntısından biraz bahsetmek istiyorum.

İş yerlerinde hep ekip çalışmasından bahsedilir.  Bir şirket ve kuruluş bir ekiptir ve tek başına bir yol alamaz. 
Eğer işlerini düzgün yapamazsan, işsisiz olmayan bir şirket olmaz

Ama artık öyle durumlarla karşı karşıyayız ki, biz değil hep ben olmuşuz. O da değil ben öne çıkayım hırsı içinde sağa sola koşturan çalışan kişiler halindeyiz.

Birbirini şikayet etme eylemi içerisinde ilk okul çocuğu gibiyiz. Parmak kaldırıp müdürümüz veya yetkilimiz kimse bak o şöyle, bak bu öyle yaptı der gibiyiz. Şikayetlerimiz hiç bitmemekte.

Kimilerimiz daha az çalışıp, çok iş yaptığını göstermekte.

Kimileri kuytu her köşede sevmediği kişiyi eleştirme ve şikayet etme peşinde. Neden mi? Çünkü kendi taraftarını oluşturmakta.

Kimileri iş yapmak yerine, karşındaki kişinin bir eksiği veya yanlışı kollama peşinde. Neden mi yine? Çünkü egosunu tatmin ederek. Egosunu mükafatlandıracak.

Kimileri gerçekten kötülük yapma planlarını kafasında şekillendirmekte. Sürekli kurmakta.

Hele bazıları var ki, kendinden daha fazla bilgili birisini gördüğünde sırf kendi altta kalmasın diye üste çıkarak doğru olan şeyi yanlış gibi göstermekte. Yine mi neden? Koltuk sevdası peşinde. 

Kraldan çok kral olma çabası gerçekten takdire şahan.

Bazende astlarımız tarafından mobbing uygulamalarına maruz kalmıyor değiliz. Çoğu zaman sesimiz çıkmıyor bile. Neden mi yine?"Mecburiyet ve ekmek parası" sorumluluğumuz olduğundan.

Eline geçen kötü olayları her fırsatı artıya çevirmeye çalışanlardan bahsetmek bile istemiyorum.

Olumsuz yazılar yazıp, olumsuz davranışlardan bahsetmek yerine iyi olanları konuşmayı tercih ediyorum ama artık hep bir olumsuz hep bir mutsuzuz.

En büyük hatamız, bir birimizi dinlememek ve hep savunmaya geçmek. "Susmak en büyük erdemdir." cümlesini hep unutup, sürekli haklı çıkmaya çalışmak. Her zaman her yerde haklı olamayabiliriz. Haklı olmadığını kabul etmemek bir zayıflık değil, kendine öz eleştiri yapmaktır. Yeri geldi mi senin küçüğün veya büyüğün hiç fark etmez özür dilemeyi bilmek gerekir.

Yanlış düşüncelerim varsa sizden geri bildirim alabilirim. Ama BEN ARTIK BÖYLE DÜŞÜNÜYORUM.

Geçenlerde bir görüşme için saat 10:00 randevum vardı ve ben randevularıma sadık kalmak için hep erken giderim.

O günde 10:00'daki randevuma 9,40'da gittim. Görüşme yapacağım beyefendi bana erken geldiğim için teşekkür etti. Bu beni çok sevindirdi. Yapacağım görüşme ve ben olarak karşımdaki kişinin bana ne kadar değer verdiğinin bir kanıtıydı.

Ufacık bir kelime veya cümle o an kendinizi o anda değerli kılabilmekte aslında. 

Nerede ve ne zaman nasıl konuşulacağını bilmek de bunu gerektiriyor.

Uzun yıllardır çalışma hayatı içerisindeyim ve son yıllarda gerçek iş arkadaşlıklarının yerini sahte yüzler aldığını gözlemliyorum. Bu durum bazen beni dehşete düşürmüyor değil.

yanında ki çalışma arkadaşına güven miyeceksin de kime güveneceksin.

Artık bu durumdan dolayı çok seçici davranış sergilemeye başladım.

Bende yeterince arkadaş ve dosta sahibim ve başka insanları hayatıma katmak istemiyorum şeklinde cümleler kurarak kendi düşünceme inanmaya çalışıyorum.

Buda kendimde oluşturduğum bir ön yargı şekli olmaya başladı.

Doğru düşünmüyorum  ve bazende kendime çok kızıyorum.

Doğru ve saygılı iletişim ve arkadaşlığa her zaman varım. Sahteliğe hayır...

İş hayatında kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Önemli olan o iş için birbirine saygı duymak ve ona göre davranış sergilemek.

Ben, egolarımızı tatmin ederek bir tarafa bırakalım ve gerçekten yaradılış ve iyi olmak özümüzü unutmayalım.

Saygılar

8 yorum :

  1. Hiç kendine kızma. Ne yazık ki böyle artık. Ekmek aslanın midesine gittiğinden beri, herkes birilerinin ayağını kaydırma derdinde

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında ne gerek var. Herkes kendi rızkını ve kısmetini yiyor. Biraz iç dünyamız ve vicdanımıza baksak, yanlış yolda olduğumuzu görebileceğiz.

      Sil
  2. Aslında herkes herşeyin farkında. Yani kimin çalışmadığınin , kimin hirslarinin olduğunun , kimin neyi ne kadar yapabileceğini herkes biliyor. O yüzden ben kendime "sen doğru ol eğri layigini bulur" diyorum. Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sonunda çalışan ve iyilik kazanacak diyorum bende. Sevgiler benden.

      Sil
  3. Yalan , dalavere sanırım tüm işyerlerinin ortak derdi. Çoğunluk da bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın derdinde. Birileri buna dur deyince de istenmeyen kişi ilan ediliyor. Umarım birgün herkes doğru yolu bulur. Takibe aldım , sevgiler...

    YanıtlaSil
  4. Deneyim ve bilgilerini aktardığın için teşekkürler üniversiteyi bitirince okuduğum bu yazı çok işime yarıyacak :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim yazdığım olumsuzlukların hiç biri olmaz ve sizde bu durumlara maruz kalmazsınız. Şimdi öğrenci hayatınızda, sonra iş hayatınızda başarılar.

      Sil