Merhaba
Haziran ayında
bir dergi altı kitaptan ibaret oldu.
#stefanzweig dışındaki
tüm kitaplar yeni yazarlara aitti.
Hepsini ayrı
ayrı sevdim.
Hepsininde kitap
yorumunu detaylı olarak yaptım.
Bazı kitap
yorumlarımı yakın zamanda yazmaya başladığım soylentidergisi web sitesinde,
bazılarını da yasamaacilanpencere anlattım.
Okuduğum tüm
kitaplara da ınstagram hesabımda sürekli paylaştım ve paylaşmaya devam
edeceğim.
Benim için zor
geçen bir ayda her zamanki gibi kafamı yine kitaplara gömdüm.
Temmuz ayında
uzun süre alınmış okunmayı bekleyen kitaplarıma yer vermeye karar verdim.
3 Sene önce
CNR kitap Fuarından Aldığım Ephesus Yayınları’na ait Kayıp Kızlar Adası’ile
başlangıç yapmış bulunmaktayım.
Yine dayanamaz
arada belki bir iki yeni kitap alabilirim 😉
Sizlerin
temmuz ayı #okumalistesi neler var?
Şimdi sizi kitap yorumlarım ile bırakıyorum.
SAFİR KİTAP YORUMU
“Neye minnet etmeliyim. Hasta yatağındaki
bir varis vermeden ölecek olan karıma mı? Ya da düşmanını bile tam olarak
bilemediğim bu toprakların elime tutuşturulmuş olmasına mı? Sadece kral için
savaşmışken, yapacağım en ufacık hatada krala ihanet etmiş sayılacağıma minnet
etsem senin için uygun olur. Bildiğim ve yapabildiğim en iyi şey savaşmakken,
bir savaş meydanında ölüp gitmekten daha fazlasını ummazken bu insanların alay
eder gibi bana Lord demelerine mi minnet etmeliyim. Ben bir şef yada koca
değilim. Sadece kralın verdiği görevi yerine getiren bir piçim. “
Bu paragraf az çok Safir
kitabı hakkındaki tanımlamayı yapıyor.
Kafa koparan Brian için
söylenmiş onca efsaneyi duyan, ondan deli gibi korkan Evangeline Kral’ın
emri ile birden kendini Brian ile evli bulur. Kralın emrinden hiç çıkmayan
Brian, Eva ile birlikte yeni görevi için Altın Vadi’ye gider. Artık Altın
Vadi’nin yeni bir Lord’u ve Leyd’si vardır.
Ephesus Yayınları bizi
yeni yazarlar ve yeni kitaplarla tanıştırmaya devam ediyor. Bu gün sitemimizin
konuğu Romantik Komedi dalında yazılmış Elya Şeytanı
Elya Şeytanı kim mi? O
Koray Doktorun başta nefret ettiği, sonrasında nasıl oldu onunda bilmediği
deliler gibi aşık olduğu şeytan mı şeytan Asi.
Hadi biraz Asi’yi
anlatayım size.
Üniversiteyi bitirdikten
sonra ara verdiği dede ocağı Edremit’e geri dönen Asi, Musa Dede engelinden o
kadar çok çekiyor ki koca bir roman boyunca gaddar dede Musa’ya sinir olup
duruyorsunuz.
“Dedem çöktüğü yerden karabasan gibi
üstümüze üstümüze gelmeye başlayınca doğrulduğum koltuğa yeniden
gömüldüm.
Bugün farklı bir kitap
yorumu ile geldim. Yetim Kraliçe
Genç zamanlarımda
oldukça fantastik kitap okumuştum. Şimdilerde biraz daha edebi yönü ağır
kitaplara yönleniyorum dersem doğru tarifi yapmış olurum.
Yinede her türden ve
çeşitten kitap okumaya özen gösteriyorum.
Yetim Kraliçe’de
onlardan biri. Kitaba başladığımda okuyorum ama pek keyif almıyordum. Sonra
kendime “Fantastik filmleri seyretmeyi çok sevip izlediğine göre kitabı da
okumalısın.” kendime vermiş olduğum bu direktifle başladım romanı okumaya. İyi
ki de sıkılıp bırakmadım. Romanın son sayfasını okuyup kitabı kapattığımda
“Yine güzel bir kitap bitirmiş oldum.” dedim.
Sizce çok mu kendi
kendime konuşuyorum:)
Neyse…
Gelelim kitabımızı
anlatmaya;
Yetim Kraliçe üç
bölümden oluşuyor:
·
Balık kartalları
·
Tılsımlı Topraklar
·
Bıçak
“Ölüm hep yanıbaşınızda değil mi? Bizim
aklımızdan atmamız ölümü uzaklaştırmıyor. Biz kendimizi ölüme uzaklaştırınca
ölümde bize uzaklaşıyor sanıyoruz ama nafile. Ölüm bir adım ötede zaten.”
Hayal Meyal, yazarın
okuduğum ilk kitabı. Ne içeriğini ne de arka kapak yazısını incelemeden sadece
kapak resmini beğenip almış olduğum bir kitap.
Kendinizi tamamen
kitaba verdiğinizde bir saat gibi kısa bir sürede bitebilecek ama bittiğinde de
damağınızda güzel bir tat bırakacak yalın bir hikaye.
Bazı kitaplar vardır
ki pek yorumlanamaz… Anlatılmaz… Kelimeler yeterli gelmez…
Aristo ve Dante
Evrenin Sırlarını Keşfediyor romanı da benim için öyle. Neden bilmem bu kitabın
ilk çıktığını gördüğümde kapak tasarımı mı, romanın adı mı bilmiyorum; ama çok
istekli bir okuma istediği duyduğumu biliyorum.
Ve kısa sürede okudum.
Abartısız söylüyorum gerçekten çok sevdim.
Aristo ve Dante
Meksikalı, 15 yaşında, pek arkadaş edinememiş iki erkek çocuğu. Bir gün yolları
bir havuzun başında Dante’nin “Sana yüzmeyi öğreteyim mi?” sorusu ile başlar.
Kitabın tanıtım
yazısını okuduğunuzda bu başlığı bulabilirsiniz. Ya bilmedikleriniz? İşte onlar
siz okuyunca bulabildikleriniz.
Stefan Zweig’in seçme
öykülerinden olan Ay Işığı Sokağı kitabı İş Kültür Yayınları tarafından
yeniden raflarda olunca bende hemen Zweig arşivime bir tanesini daha eklemek istedim.
Sanırım şu ana kadar
okuduğum en karamsar Zweig kitabı Ay Işığı Sokağı oldu diyebilirim.
Ay Işığı Sokağı beş
öykünün içinde barındığı 74 sayfalık mini bir kitap.
Her hikaye öyle bir
işlenmiş, öyle betimlenmiş ki siz okurken o hikayelerin üçüncü gözü olarak
yaşıyorsunuz.
Üzüntü, karamsarlık,
çaresizlik, gurur, incinmek, aşağılanmak ve birçok duygu uzun uzun kurulan
cümlelerle size öyle bir geçiyor ki okumayı bırakmak istiyorsunuz. Ben öyle
hissettim.
Böyle düzenli kitap okuyabilenlere imreniyorum ya! :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Sizde deneyin. Okuma başlayınca olacağına inanıyorum. Sevgiler:)
SilVerimli bir okuma dönemi olmuş... Kaleminize sağlık... Sevgiler...
YanıtlaSilTeşekkür ederim güzel yorumun için:) Sevgiler benden...
Sil