28 Şubat 2017 Salı

Son Zamanlarda Okuduklarım

Eylül’de Aşk Kitap Yorumu
“Peşinden koştum vazgeç demek için ama sonra durdum. Benden habersiz aldığı karardan onu döndürmeye çalışacak karar gurursuz değildim. O kararını vermişti ve benden onun kararına uymamı istiyordu. Oysa birbirini seven insanlar hayatlarını etkileyecek kararları birlikte alırlardı. Demek ki bensizliği göze almıştı gitmek için. Onunla gidemeyeceğimi bildiği halde almıştı üstelik. Hayalleri, kariyeri benden çok daha kıymetliydi belli ki. Düğüne bir hafta kala gelini terk edecek kadar kıymetli…”
Şimdi siz bu kitabı elinize aldığınızda veya gördüğünüz de ne düşünüyorsunuz? Ben söyleyeyim mi? Bu bir aşk kitabı, kapağından da ve isminden de anlaşılıyor diye aklınızdan geçiyor.
Ama değil.
Nedense “Aşk kitapları” denince bir ön yargı var. Okuyan kesim de kendi aralarında ayrılıyor. Romantik sevenler ve sevmeyenler, yada hiç aşk kitabı okumayanlar.
Neyse…  Ben bu yorumlara fazla girmeden romanımız Eylül’de Aşk’ı anlatayım. Devamı


Metrodaki Yabancı Kitap Yorumu
Merhabalar
Ocak ayında okuduğun son kitap  Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan Metrodaki Yabancı oldu.
Selçuk Pekmezci eski bir siyasi suçludur ve hapis yattıktan sonra ülkesini terk etmiştir. 25 yıldan sonra ülkesine tekrar geri dönmüştür. Kitapta ülkeye neden döndüğü ile ilgili bir bilgi yoktur.
Roman bir gecesini beraber geçirdiği Nevra’yla yaşadıkları ve ona karşı hissettikleri ile başlar. Başlarda bir aşk hikayesinin ana temasını oluşturduğunu düşündüğüm romanı okumaya başladığımda yanıldığımı gördüm.
Selçuk Üniversite’den eski bir arkadaşını ziyarete giderken metroda uyuya kalır. Uyandığında apar topar birinin götürüldüğünü görür. Daha önce metroda göz göze geldiği kişinin İran’lı Naser olduğunu öğrenecektir. Naser’in onun başına ne çoraplar ördüğünden habersiz arkadaş ziyaretinde bulunan Selçuk, gelen bir telefonla çantasının karıştığını öğrenir.
Selçuk’un çantası ile metrodan apar topar götürülen kişinin çantaları karışmıştır.
Çanta takası yapmak için buluşacağı yere giden Selçuk, İran’lı Naser’in camdan atladığını ve öldüğünü görür. Ters giden bir şeyler vardır. Korkmuştur ve bir dümen döndüğünü hisseder.
Bu çantanın içinde varsa çok önemlidir ve neler olduğunu öğrenmek ister.
İşte bundan sonra kitap hep bir kovalamaca ile devam eder. Devamı


Şans Kurabiyem Kitap Yorumu
Bir haftadır kitap okuyamıyordum ta ki Şans Kurabiyem’i elime alıncaya dek.
Şans Kurabiye’m Dex Kitap’ın yeni kitabı. Bende yeni çıktığını görünce, “Siz hiç kendi hayatınızı yeniden yazmak istediniz mi?”  sorusunu da okuyunca, hemen sipariş verdim ve elime ulaşır ulaşmaz ertesi gün öğlen başladım gece son yirmi sayfaya geldiğimde bırakabildim.
İşte, metroda, kafede otururken sürekli bir yandan okuyor bir yandan diğer işlerimi yapmaya çalışıyorum. Biran önce bitmesini istedim. Aklım  kitapta. Aklım Mavi’de
Mavi, bir yıl boyunca masal gibi bir aşk yaşarken sevdiceğinden ayrılır ve yazarın da anlattığı gibi tam bir enkaza dönüşür. Hem de ne enkaz. Üç yıl geçmiştir ve hala bitik durumdadır.
Yaşadığı bu yıkım, bu enkaz onu her şeyden uzaklaştırır. Bana göre yaşayan ölüden farksız bir duruma düşer.
Bir sabah uyanır ve bir karar verir. Sayısız kitabın editörlüğünü yapmıştır ama bu sefer kendi kitabını yazacaktır. Yazacağı kitap hem gerçek, hem hayal, hem de yaşamak isteyip yaşayamayacağı ne varsa onlarla ilgili olacaktır.
Ve Mavi yazmaya başlar…
Roman
Roman, hem kitabı yazan yazarımız tarafından, bir taraftan da Mavi’nin dilinden anlatılıyor. Yazar Mavi’nin bulunduğu ruh halini ve üzüntülerini olaylarını anlatırken, diğer Mavi ise kendi kurduğu roman kahramanlarını, hayallerini ve yapmak istediklerini anlatıyor. Mesela kırmızı bir araba alıyor kendine, kendisine ait bir dairede yaşıyor, hep gitmek istediği yemek kursuna başlıyor…
İki ayrı Mavi ile karşılaşıyorsunuz. Devamı


Suzan Defter Kitap Yorumu
“Pazar günleri hayatın intikam günleri. Neşeli başlasın ve öyle geçsin diye gayret edildikçe insanı koyu bir yalnızlığa, anlaşılmaz bir kadere iten günler. “
Merhabalar
Bugünkü kitap yorumun Ayfer Tunç tarafından günlük tarzında yazılmış olan bir kitap Suzan Defter.
Kitabı ilk okumaya başladığımda  yirmi sayfayı geride bıraktığımda hiç bir şey anlamadım. Baskıda bir sorun olduğunu düşündüm. Ama öyle olmadığını kitabı inceleyince anladım.
Kitabın sol tarafı bir erkek, sağ tarafı da bir kadına ait. İlk önce ayrı ayrı okumayı düşündüysem de baktım günlük tarihleri aynı, vazgeçtim ve sırayla okudum.
İlk sağ tarafta Ekmel Bey’i okumaya başlıyor, sayfaları geri çevirip sardığınızda kitabın sol tarafında  Derya’yla tanışıyorsunuz.
İki ayrı insan, iki ayrı günlük ve iki ayrı hayatın anlatıldığı Suzan Defter’in konusuna gelince;
Ekmel bey yalnızlığına bir arkadaş bulmak için evini satılığa çıkarır. Evi satın almak isteyen sadece bayan müşterilere randevu vermeye başlar ve her geleni gözlemler ve kendince yorumlar. Birçoğunu beğenmez ta ki Derya çıkıp gelene kadar.
Derya eşinden ayrılmış, tek başına yaşayan sürekli kendiyle iç hesaplaşma içinde olan bir kadındır.  Satılık bir ev ilanı görür ve Ekmel Bey’le tanışır. Ama Derya olarak değil. O bir Suzan’dır.
“Benim bu evi alacak param yok.” dedi. “Vaktiniz aldım, bağışlayın.” Utanmış gibiydi beni meşgul ettiği için  “Neden geldiniz peki dedim.” “Ön cephesi, boydan boya cam, insan dünyayı uçsuz bucaksız bir pencereden bakıyor demiştiniz, merak ettim. Dedi. Gitti. Boşluk bıraktı.” Devamı


Kuytu Kitap Yorumu
Karanlığın bile manaya kattığı bir güzelliği var
Hiç bir şey sebepsiz değil 
Göremezsen bu güzelliği
Karanlık diye boş verirsen her şeyi
Yaşamanın ne anlamı var?
Günler güzel geceler anlamlı
Anlam içinde her anın bir hakkı var.
Tanıtım Bülteni: Hayata en zor yerinden başlayan küçük bir çocuk Ediz. On yaşındayken annesi, babası tarafından gözleri önünde öldürülünce yetimhane günleri başlar. Yetimhanede aynı kaderi paylaştığı çocuklarla kendine yeni bir aile kuran Ediz’in ilkokul öğretmeni kendisini evlatlık almak isteyince hayatı değişir.
Yirmili yaşlarına geldiğindeyse artık ülke çapında çok ünlü bir isimdir. Ancak her şey rüya gibi giderken hayatın ona oynadığı oyun henüz bitmemiştir ve yaşamı tekrar karanlığa gömülür. Artık eski Ediz yoktur, bir daha da hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ta ki onun orman yeşili gözlerinde aşkla kaybolana kadar…
Aslında tanıtım bültenine baktığınızda kitabın büyük bir bölümünün nasıl olduğunu ve içeriğini az çok tahmin edebiliyorsunuz. Ama öyle değil…
Ben kitabı üç bölüme ayırabilirim. Ediz’n çocukluk dönemi, Ediz’in evlatlık olduğu ve yükseldiği dönem ve Ediz’in tükenmişliği ve aşık olması.
Zaten bahsettiklerimi arka kapak yazısından net olarak anlıyorsunuz.
Ama okuyunca hissedilen o kadar başka ki… Devamı

Diğer kitap yorumların ve bir çok kitap yorumları için sizi 
Bekliyoruz 

1 yorum :

  1. İçlerinden sadece Suzan Defteri okudum ve senin dediğin gibi baskıda sorun oluştuğunu düşündüm... Ben epey bir söylendikten sonra fark ettim ama sağ ve sol ayrımını...
    Zevkli bir kitaptı. Çok severek okumuştum.
    Yorumlarına sağlık ♥

    YanıtlaSil