15 Mart 2021 Pazartesi

Büyü Ve Kan Kitap Yorumu


"İşimiz her zaman bizim için önemli olacak. Ama benim kalbimin tek sahibi sensin, Wadsworth. Ne olursa olsun. Bunu benden ancak ölüm alabilir. O zaman bile aşkını yanımda tutmak için her parçamla savaşacağım. Şimdi ve sonsuza dek."

Merhabalar 

Büyü ve Kan’ı bitirmeye az kalmışken serinin son kitabının yakında çıkacağını öğrenince çok sevindim. Bu seriyi,  Thomas  ve Audrey Rose ikilisini çok sevsemde son kitapta  Audrey Rose bolca sinir oldum. 

Gizli anlaşmalar yapması ve Thomas’ı saf dışı etmesi beni sinir etti. 

İkili Jonathan amcaları ile birlikte Amerika’ya gitmek için çıktıkları gemi yolculuğunda yolcuların daha iyi vakit geçirmelerini sağlamak için gemide Ay Işığı Karnavalı düzenlenmiştir. Ama karnavalın ilk gecesinde çok kötü bir cinayetle karşılaşmaya başlarlar ve bu cinayetler yolculuğun bitimine, katilin bulunmasına kadar hep sürer. 

Bizim süper ikili yine titizlikle kurbanları incelemeye, delilleri toplamaya başlar. Audrey Rose kendine göre haklı sebepleri olmasından dolayı karnaval patronu Mephisto ile bir anlaşmaya girişir. Ve bu anlaşma ile birlikte hem kendi iç dünyası ile ilgili inişler çıkışlar yaşarken Thomas’ı da geri plana atar. 
Son kitapta Rose kızdım, kızdım, kızdım. Thomas gibi kuralsız, saf sevgi ile bağlı bir yakışıklıya haksızlık etti. Doğrusunu buldu ama bunca gelgit de neyin nesiydi? 

Bir gemi dolusu yolcu ve sirk personelin bulunduğu bir yerde katil nasıl bulunur?
İşte o zaman romanı okumalı… 

Yazarın romanlarını seviyorum. Olay örgüsü o kadar güzel, betimlemeler yerli yerine harika oturuyor ki bir an sizde o gemide o karnavalda kendinizi buluyorsunuz. Cinayet yerlerini, otopsileri kendi gözümden izliyor gibi seyrettim Okumadım yaşadım gibi.  

Bu tarzda yazılmış gerilim tarzı romanları seviyorum. Sizde seviyorsanız bu seriye bir şans verin derim. 

Şimdi bakalım kahramanlarımız dördüncü kitapta bakalım neler yapmışlar. 

Küçük bir not: Mephisto çok gizemliydi ve onu ayrı bir romanda okumak isterdim.


 

10 Mart 2021 Çarşamba

Cihan Kitap Yorumu

 



"Osman bardakları doldururken gökyüzünde ayna gibi parlayan aya bakarak "Öyle bir aşka düş ki Cihan sürüm sürüm sürün. Yıllardır övündüğün tuzsuz aşın dertsiz basın kalmasın."


Bir Türk masalı sersisinden olan Cihan’ı okudum ve çok eğlendim çok güldüm. 

Seriye biliyordum ama diğer kitapları hiç okumamıştım. Cihan’ı okuduktan sonra serideki diğer kitapları da okumak istiyorum .  Seriyi bilen ve okuyanlar mutlaka Cihan ile tanışmıştır ana ben ilk defa tanışmış oldum ve canlandırılan karakteri oldukça sevdim. 

Cihan’dan biraz bahsedersek; kiralık katillik yapan Cihan Bozcada’ya kurbanını öldürmek üzere Osman ile yola çıkar. Plan öncesi akşam dışarıda dolaşırken bir kız gruba ile karşılaşır ve muhabbet ederler ve yatlarına geri dönerler. Grupta olan kızlardan biri Yıldız Cihan’ı o akşam çok etkiler. Tesadüf ya kurbanını öldürmek için gittiği evde birden Yıldız karşısına çıkar ve olaya şahit olur. Yıldız’a zarar vermek istemeyen Cihan Yıldız’ı yanına alarak oradan kaçar. 

İşte olaylar örgüsü de böyle başlamış olur. İki inatçı keçi arasında neler olur neler. Başlarda Yıldız, Cihan ve Osman ile giderken diğer kahramanların da romana dahil olması ile işte gerçekten bir türk filmi tadında güzellikler yaşanır. Cihan’ın şüpheleri, yaşananların önüne geçme çabası, inatçılığı, güvenilirliği kitaba ayrı zevk katanlardan oldu. Hele Sedat ile Duygu; onlara bayıldım. Yıldız’a zaman zaman çok kızdım ama bazen de haklı buldum. Osman’ı daha çok okumak istedim. Genel olarak romanı çok sevsem de sonunda içimde koca bir üzüntü olmadı değil. 

Sonu bambaşka bir sonla bitirmek de yazarımızın takdiri. Okuyucuya başka başka bakış açıları bırakarak yeni bir romanın sinyallerini vermiş. Şimdi benim seriden okumak istediğim diğer kitap Duygu. Onun hayatını merak ediyorum.

4 Mart 2021 Perşembe

Mükemmel Plan Kitap Yorumu

Merhabalar 

Okumayı çok sevsemde bazen bazı kitaplar beni içine çekmiyor ve okuyamadığım zaman kendime kızıyorum. Yine gelgitlerle olduğum bir dönemde ilk çıkan kitaplarından olan Mükemmel Plan’ı okumaya başladım. Okudum mu, ne ara bitirdim a neler olacak şimdi derken sona gelmişim.

Romanımız Ezgi’nin kendi kendi ile konuşması ile başlıyor. Yaptığı hataya hayıflanıyor ve girdiği tuvalette sürekli konuşuyor ve cevaplarını da veriyor.

Ezgi’nin iç sesi ile çatışması o kadar eğlenceli ki...

Hem kendi hem de değil ve İç ses de bir karakter olarak çıkıyor karşımıza. Üstelik bir de adı var: YARGIÇ

Ben iç sesi sürekli Bey yargıç şekline kafamda betimledim ve öyle güldüm. Ah o Yargıç nasıl fena var yaJ Ukala, bilmiş, hazır cevap, ağzının hiç ayarı yok.  

Romanın konusundan biraz bahsedersek; Ezgi cok sevdiği arkadaşı Aslı ile bir partiye katılır ve sonrasında hiç tanımadığı bir yatakta gözlerini açar. Yanında bir adam vardır ama Ezgi’nin olanlarla ilgili hafızasında hiçbir şey kalmamıştır. Kaçarak evden uzaklaşır. Yaklaşık iki ay sonra yaptığı teste çift çizgiyi gördüğünde bebeğini babasından habersiz büyütmek ister ama hiç de planladığı gibi yapamaz.

Roman aşırı eğlenceli. Okurken ne kadar güldüğümü anlatamam. Hele Ezgi’nin anneannesinin bir ayıp listesi var ki, okurken çatladım. Ne kadar da benim annem dedim.

Kurgu baştan sona o kadar akıcı ve sürükleyici ki, Ezgi yine ne yapacak, hangi yalanın arkasına saklanacak, kendini ne kadar saklayacak?

Beni bazen delirtmedi değil. Sinir oldum. Hadi Konuş, hadi anlat. Tamam şimdi söyleyecek desem de. İnatçı kız, yapmadı ya

Allahtan Emir hakikatli çocuk çıktı da her bir şeyle ilgilendi.

Çenem düşmüş. Kasacısı bana o kadar keyif veren ve tatlı bir roman oldu ki, hemen okudum bitti. En iyi zamanda karşıma çıkmış ve keyifli bir sürede okuyarak bitirmiş olmanın keyfini yaşıyorum.

Tavsiyemdir. Çok keyif alacağınız bir roman okunmak için sizi bekliyor.



 

24 Aralık 2020 Perşembe

Eski Türk Dizileri Mim'i


Merhabalar 

Bu yılın son yazısını yazıyorum sanırım. Bu yıl yaşadıklarımız beni ve bir çok kişiyi ruhsal açıdan bayağı çökertti ve şu an bile öyleyim. 

İşe gel eve git, evden çık işe gel, market alışverişi ve kısıtlamalar...

Anneme sarılmayı özledim:( 

2021'den hepimizin ilk isteği SAĞLIK

Sonrasını Mevla'm bize ne yazdıysa hayırlısı ile versin. 

Konumuz bu değil ama böyle bir başlangıç yapmak geldi içimden.

geçen akşam yine işten eve dönerken kulaklıklarım kulağımda müzik dinleyip instagramda dolaşırken Kıvanç Tatlıtuğ'un Kelebeğin Rüyası filminden bir diyaloğu okuyunca Kıvanç'ın oyunculuğunu çok beğendiğimden hemen aklıma onun dizisi Kuzey Ve Güney geldi. Ben diziye geç başlamıştım ama en sevdiğim dizilerden bir tanesi olmuştu. 

Çok dizi takip eden, çok seven biri değilim ama şu anki yaşıma kadar en beğendiğim türk dizilerini düşününce  aklıma böyle bir yazı yazmak geldi ve mim oluşturmak istedim. Daha önce böyle bir Mim var mıdır bilmiyorum?   Varsa da yazıları okumak isterim. 

İşte benim aklımda kalan Türk Dizilerim 

Asmalı Konak 


İkinci Bahar 


Aliye 


Kara Melek 


Kuzey ve Güney 


Olmazsa Olmazım Yaprak Dökümü 


Bir İstanbul Masalı 



Aşk-ı Memnu'suz olmazdı 


Benim en en sevdiklerim bunlardı. Başlayıp yarım bıraktığım; Binbir Gece Masalı, Muhteşem Yüzyıl, Yılan Hikayesi, Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Kavak Yelleri...

Kendi kendime Mim yaratmış oldum ve ilk olarak da sevgili Deep'i ekliyorum. 

Yeni Mim'e katılmak ister misiniz? 

27 Ekim 2020 Salı

Yepyeni Ford Puma: Şehirli Bir SUV!

 

Ford’un yeni SUV otomobili Yepyeni Ford Puma; modern, şık ve cesur görümüyle dikkat çeken bir tasarımla karşımızda. Alışılan SUV tipi araç görünümü aksine fazlasıyla modern, zarif ve şık görüntüsüyle şehir trafiğinde dikkatleri üzerine çekiyor. Metropolde alışık olmadığımız kadar şık bir SUV tasarımı ile şov yapan Yepyeni Puma, asfalt zemin dışında da yüksek performansıyla şaşırtıyor.

7 ileri otomatik vitese sahip Yepyeni Puma, Ecoboost Hybrid motor teknolojisi ile çevreci ve yenilikçi bir duruş sergiliyor. Bu teknoloji gerektiğinde benzinli motorun elektrikli bir motor ile desteklenerek yakıt tasarrufuna ve uzun mesafeleri düşük emisyonla kat etmenize imkân sağlıyor. Yüksek performansına rağmen klasik motorlara göre CO2 emisyonu ciddi ölçüde düşük.


Sınıfının En Büyük Bagaj Hacmi
Zarif görünümünün aksine, sınıfının en büyük yıkanabilir bagaj hacmine sahip. 80 litrelik su geçirmez ve tahliye tapası olan ekstra bir Megabox’ı sayesinde ek depolama alanı yaratarak, özellikle sporseverler için kolaylıkla muhafaza edilebilir bir alan oluşturuyor. 
Ayrıca sadece sizin değil evcil hayvanınızın da konforu düşünülmüş ve Hayvan Dostu olarak tasarlanmış. 

Güvenlik ve Park
Teknolojik yeniliklerle donatılmış Yepyeni Puma’nın Adaptif Hız Kontrol Sistemi ayarladığınız takip mesafesine paralel olarak trafiğin akış hızına göre hızınızı ayarlayarak takip mesafesini koruyor. Olası tehlike durumlarına karşı Acil Durum Manevra Destek Sistemi,Adaptif Hız Kontrol Sistemi, Şerit Takip Sistemi ve Hizalama Asistanı gibi pek çok teknolojiyi destekleyen Ford Co-Pilot360 özelliği mevcut. Geri Görüş Kamerası, Gelişmiş Otomatik Park Sistemi, Çapraz Trafik Uyarı Sistemi ile şehrin yoğun ve dar alanlarında bile park etmeyi fazlasıyla kolaylaştırıyor.



Kişiye Özel Sürüş Modu
Normal, Eco, Spor, Kaygan Zemin ve Arazi olarak 5 farklı sürüş modu var. 12.3” Dijital Gösterge Panelinde seçtiğiniz her mod için farklı bir tema rengi mevcut.
Ayrıca seçilebilir sürüş modları sayesinde gaz tepkisi, direksiyon hassasiyeti ve vites değiştirme ile ilgili tüm alışkanlıklarınıza uygun bir sürüş modu da belirleyebilirsiniz. Yepyeni Puma, sizin stilinize göre bir yol bularak size özel ve ayrıcalıklı hissettiriyor. 

İsterseniz müziğin ritmi, isterseniz mesaj içeriği!
Kalitenin karşılığı B&O Ses Sistemi teknolojisi ile 575 watt’lık ses sistemine sahip. Dijital hayattan ve telefondan kopmak istemeyenler de fazlasıyla düşünülmüş. Ford SYNC  teknolojisi sayesinde telefondan kopmadan isterseniz sesli komutlarla müziğinizi kontrol etmenin tadını çıkarın, isterseniz de metin mesajlarınızı Yepyeni Puma size sesli olarak okusun. Ford SYNC  teknolojisi sayesinde telefondan kopmadan konforlu ve güvenli yolculukların keyfini sürün.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Küçük Bir Mola; Bozcaada

Merhabalar 

Bugünkü yazım belki biraz olumsuz olabilir ama olumsuz durumlar hayatımızın her evresinde maalesef ki var. 

Uzun zamandır gidip görmek istediğim bir yer olan Bozcaada'ya geçtiğimiz hafta üç günlük bir gezi planladık. Cuma sabahı erkenden yola çıktık ve gezimiz başlamış oldu. 

 İlk önce İstanbul'dan Bozcada'ya nasıl gidilir. Biraz bahsedeyim. 

Tekirdağ, Keşan üzerinden Çanakkale'ye geçip Gestaş feribotları ile boğazı geçmeniz gerekiyor. Ardından Geyikli'ye varıp yine Gestaş'a ait feribotla adaya geçiyorsunuz. 

Geyikli'den almış olduğunuz feribot ücreti gidiş dönüş olarak satılıyor ve dönüşte tekrar ödeme yapmak zorunda kalmıyorsunuz. 

Biz sezon bittiği için önceden bilet almadık ama sezonda oldukça yoğun olduğunu göz önünde bulundurursak online bilet almakta fayda var.

Cuma 14.30 gibi adaya varmış olduk. Kalacağımız otel feribota yakın olan Lara Butik Otel'di. 

Adadaki hemen hemen her otel küçük evlerin butik otele dönüşmesi ile oluşmuş. Bizde feribota en yakın otelli yorumlarına bakarak seçtik. Kaldığımız otelden ve otel işletmecisi Evrim Hanım ve yardımcısından son derece memnun kaldık. Evrim Hanım bizi karşıladıktan sonra türk kahvesi ve kek ikram etti. Odamızı teslim aldıktan sonra çok açıkmış olduğumuz için yemek yiyebileceğimiz bir yerler aramaya çıktık. 


Biraz ön araştırma yapıp gittiğim adada en iyi ev yemekleri yiyebileceğimiz yerin Hafızın Yeri olduğunu okuyunca direk oraya gittik. 

Bir güzel doyduktan sonra ada sokaklarını turlamaya başladık. 





Eşimle girmediğimiz dolaşmadığımız sokak kalmadı. Tüm o daracık sokakları dolaştık durdur. 

Adanın toplam gezilebilecek alanı 48 kilometreymiş. Ne kadar yukarı çıkarsanız çıkın mutlaka denizi her yerden görebiliyorsunuz. Birbiri ile benzer evler sokaklar hep uyumlu. Rum tarafı daha renkli diyebilirim. 

Hemen hemen her sokakta oteller mevcut. Dar kapı önlerinde irili ufaklı birçok cafe gibi yerler var. 


Hissettiklerime gelince; adayı çok sevsem de ada esnafını hiç sevemedim. Doğru dürüst bir yaklaşım içinde olmadıkları gibi, aşırı pahalı müessesler var. Temizlik yeterli değil ve çok yavaş kalmışlar. 

Büfeden aldığım bir şişe soda 3 TL. Su 2 TL. Hiç köpüğü olmayan bir türk kahvesi 15 TL. 

Tatile çıktığımda para hesabı yapmayan gittiği yerden keyif alan yeme içmeyi seven biri ben bile bu aşırı pahalılığa çok kızdım. 

Affedersiniz insanı enayi yerine koyduklarını düşünüyorum. Nasıl olsa yiyecek içecek gözü ile bakıldığı için fiyatlar aşırı kalabalık. 

Temmuz ayında Safranbolu'da üç gün kaldım ve üç top dondurmayı 5 TL'ye satan esnafını da gördüm. O da kazanıyor, Bozcaada'dakiler de...

Eşimin şahit olduğu bir diyaloğu da burada paylaşmak istiyorum. 

Markette iki kadın müşterinin arkasında bekliyor. 

Kadınlar sürekli Beyefendiye bir şey soruyor ve artık çok süre geçtiğini anlayınca kasadaki beyefendiye;

"Müşteri bekliyor."

Diyorlar 

Beyefendide de diyor ki 

"Müşteri nedir ki, beklesin"

Nasıl bir düşünce ve nasıl bir yaklaşım? Ben bazen hiç anlam veremiyorum. 

Özet olarak, kaldığımız oteli, yemek yediğimiz lokantayı ve içmiş olduğum en güzel kahve olan Madamın yeri dışında Ada bana güzel resimlerin çizili olduğu ada sokaklarını, aşırı pahalı ve yüzü gülmeyen esnafın anılarını bıraktı. 

Eşimle kafa dinlemeye ve iş yaşamının stresten uzak kalmaya çok ihtiyacımız olduğu içim biz birbirimizle oldukça iyi vakit geçirdik. 



Olumsuz eleştiride bulunmaktan kaçınırım ama Hissettiklerimi paylaşmadan da edemedim. 



Adada denize girmedim, bir meyhanede veya canlı müzikte bulunmadım. Onlar için bir şey diyemem ama seveni olduğu gibi sevmeyeni de oldukça fazla olduğu Ada yorumlarını internette fazlası ile bulabilirsiniz. 



Sağlıkla ve sevgiyle kalın

9 Eylül 2020 Çarşamba

Zor Olsa Da Hayat Devam Ediyor





Merhabalar 

Hayat gerçekten zor. Ama zor olsa da kitapta da denildiği gibi devam ediyor. 

Bazen çok zor, bazen çok acılı. 

Kişisel gelişim kitaplarına bazen çok sıcak bakmam. Bazen senin bakış açın bu ama ben buna uymak istemiyorum diyebilirim. 

Kendi hatamı veya doğrumu tecrübe ederek aşmak, bulmak benim görüşüm.

Rövşen Bey'in olaylara yaklaşım tarzını ve yazım delini sevdim. Bolca da hayattan kesitlere yer vermesi beni ayrıca daha da çok sevindir. Altını çizeceğim çok da alıntı verdi bana. 

Benden de size bir kaç alıntı:



“Başarılı insanlar her şeyde iyi yönleri bulmaya çalışır. Onlar her durumda her zaman olumlu yönleri görürler. Karşılaştıkları başarısızlıklarının ve problemlerin büyüklüğüne rağmen yine de başlarına gelenlerde ders çıkarır zira onlar her başarısızlığın kendilerini büyük başarıya yaklaştıran kusursuz planın bir parçası olduğuna inanırlar.”

“Haklı olduğun halde herkes seni haksız olmakla itham ediyor diye haksız olmazsın. Haksız olduğun halde herkesin senin haklı olduğunu iddia etmesiyle haklı olmazsın. Çünkü gerçek biriciktir. “

“Hayatta sürünenlerden olmamak için mutlaka pozitif bakış açısına sahip olmalısınız. Bunu için her şeyin en güzel tarafını ve sizin için faydalı olabilecek en üstün amaçları arayıp bulun! İyimser ile kötümserin arasındaki fark buradadır. “